Рет қаралды 68,586
Big Barbus Grypus
Gorpro Hero3+ Silver
Shimano Stradic 2500 FD
Shimano Aernos 3000 SFB
Okuma V-system 2.10
Cormoran BlackBull 2.40
Cormoran Thunderstick 2.10
ŞABUT BALIĞI HAKKINDA BİLGİ:
Şabut balığı, milyonlarca yıl içerisinde fırat ve dicle nehirlerinin hırçın sularında evrimleşerek günümüze kadar ulaşarak gelen endemik bir türdür. Bilimsel adı barbus grypus'tur. Hepçil olarak beslenen bir türdür ve menüsünde küçük balıklar, midye, çeşitli su bitkileri gibi bir çok yem vardır. Tahmini olarak 20 kg civarına kadar büyüyen bu balık, at-çek yemli olta takımları, su üstü rapala gibi bir çok teknikle avlanabilmektedir. bu nedenle sportif olta balıkçıları tarafından rağbet gören bir türdür. Avlanması kadar, tadı da bir o kadar lezzetli olan şabut balığı, fırat ve dicle nehirleri kıyısında yaşayan bir çok insanın mutfağında ve damak tadında önemli bir yer tutar..
AV RAPORU:
Atatürk barajında olta balıkçılığının en verimli olduğu ayların başında Eylül ve Ekim ayları gelir. Son bahar mevsimi içerisinde yapılan bu avlar hem insanı yaz aylarının o aşırı sıcaklarına göre bunaltmaz hemde trofe şabut veya fırat turnası yakalama ihtimalinizi artırır. Bu durumu fırsat bilerek ve iyi değerlendirmek üzere ekim ayı içerisinde bir av gerçekleştirmeye arkadaşım Mustafa ile karar vermiştik. Sabah 3 gibi uyanıp, çayımızı vs. hazırlayıp Atatürk barajına doğru yola koyulduk. Ama yolda seyrederken o günkü havanın pek iyi olmadığını farketmiştik. Hava o gün çok rüzgarlıydı ve bu rüzgar barajda çok büyük dalgalara yol açacaktı.Bu nedenle açıkçası daha yoldayken bu duruma biraz moralimiz bozulmuştu. Avlağa vardığımızda tahminimiz üzere rüzgarında etkisiyle kocaman dalgalar kıyıyı dövüp duruyordu. Avlağa varır varmaz Mustafa’ya bugün boşuna geldik diye yakındım. Ama gelmişken sonuna kadar denememiz gerekiyordu tabi. Balık muhabbeti ederekten biraz arabada oturup havanın aydınlanmasını bekledik. Hava aydınlandıktan sonra takımları ayarladık ve uygun bir yer aramaya başladık. Havanın bozuk olmasından kaynaklanacak ki o gün bizden başka kimseler yoktu etrafta.Kafamızda kurguladığımız ön yargılara rağmen aslında o gün en güzel avlarımızdan birine imza atacaktık. Güzelce bir yer bulup Mustafa ile at-çeke başladık. . At-çek yaptığımız bölgede yüzlerce martı gruplar halinde çığlıklar atarak suya inip inip kalkıyorlardı. Aslında bu çok büyük bir ipucuydu ve oldukça büyük bir şabut sürüsünün etrafımızda dolaştığına işaretti.Martılar Şabutlarla birlikte suyun yüzeyinden avlanıyorlardı. Ama bu bahsettiğim martı sürüsü atış menzilimizin oldukça dışında kalıyorlardı. Atışlarıma başlayarak her atışımda birden başlayarak saymaya başlıyordum. bunu genelde kaşığı indirdiğim derinliği hesaplamak için yapıyorum. her bir saniyede kaşığın yarım metre dalacağını hesap ediyordum. Daha 15 dediğim anda oltada bir ağırlık hissettim. Balık kaşık aşağı süzülürken kapmıştı yemi. Genelde kaşığımı yüzey ile maksimum 10 metre derinlik arasında çekmeye çalışırım. Bu şekilde genelde oltamı şabutlar ziyaret eder. Tabandan çekenlere ise şahsi kanaatim Fırat turnası denk geliyor. oltaya düşen balığı bir ara kontrol etmekte baya zorlandım diyebilirim. Uzun uğraşlar sonucu balık kendini göstermişti. oltadaki balık kocaman bir şabuttu ve bir türlü yorulmak nedir bilmiyordu. Yanımızda kepçemiz de bulunmadığı için kıyıya kadar getirdiğimiz balığı dışarı almakta baya zorlandık. En sonunda yanımdaki arkadaşım dudak tutucuyu balığın ağzına iliştirerek dışarı çıkarmayı başarabildi.