"sana yapılmasını istemediğini, başkasına yapma"..dünyadaki bütün kötülüklerin çözümü empatiden geçer...

Bu videoların İngilizce altyazılı yayınlar mısınız? Bu videoların dünyada dolaşması lazım. Teşekkürler.

Bizde de millet birbirini yiyor ama bişey üremiyor. Çünkü lafta yiyoruz birbirimizi. Lafın rekabeti dışında rekabet yok...

Örneğin biz korkak bir toplumuz. Bu korkaklığımızı, muhafazakârlık, inanç, saygı vs laflarla gizleyip, yüceltme kurnazlığımız da var. Yenilik ve gelişme de bu yüzden bizde olmadı, olamaz.

Celal devamlı video çek düşüncelerinize ihtiyacımız var

1:45 "size öğretilenlere şüpheyle bakmak" bana şu yazıyı hatırlattı, buraya atıyorum belki birilerinin işine yarar: *Maddiyat ve Maneviyat çarpıştığında.* İnsanların büyük çoğunluğunda durum böylemidir bilmiyorum ama bizim toplum olarak sorunlarımızın içinde bu durumun başta gelenler arasında yer aldığına eminim. Bu durum bizim hem okul hem de aile eğitimimizden kaynaklanmaktadır. Ayrıca kültürmüzünde bunda rolü vardır. Bilindiği üzere bizim kültürümüz daha çok islam ve türk kültürünün sentezi ve modernizmin getirilerinin yani islam-türk-modernizm karışımı şeklindedir. Bizim toplumumuz da özgür değil daha çok tabular içinde yaşayan, kutsallara sahip bir toplumdur. Bizlere çocukluktan beri anne-babaya saygı duyma, vatanseverlik, dini inanç, şeref, vicdan, büyüklere hürmet gibi bir takım manevi hissler aşılanmaktadır. Okulda öğretmen "Okumak senin borcundur" Camide imam "Allaha İbadet senin borcundur" Askerde komutan "Vatana hizmet senin borcundur" der. Evet sorabilirsiniz bunda ne kötülük var ki? Benim demek istediğim bunların iyi veha kötü olması değil elbette okumak, ibadet etmek, ülkene hizmet etmek önemli ve kutsal işlerdir. Lakin benim burda göstermek istediğim şey çocukluğu bu telkinlerle geçen insanların yaşı artdıkça hayatın farklı, acı ve gerçek yüzünü görmesi ve bunun sonucunda oluşan aydınlanma ile bütün bu kutsal değerler ve onları öğretenlere karşı sevgisinin nefrete dönüşmesi hatta bazen bunları kabullenemeyip çıkışı içki, sigara ve uyuşturucuda veyahut intiharda görmesidir. Şu bir gerçektir ki, felsefede, sanatta, medeniyyette manevi bir bakış olduğu gibi, maddi bir bakışta vardır. Ancak bizde genellikle manevi terbiye maddi terbiye ve öğretilerin önüme geçer hatta maddiyat kötülenir. Mesela "Para elinin kiridir" diyende biziz ama "Para alın teridir" diyen de biziz ve "İşçiye hakkını alnının teri kurumadan verin" diyen adama peygamberimiz diyen de biziz. Peki ne oluyor? Benim söylemek istediğim ne? Uzun lafın kısası benim söylemek istediğim şudur ki, çocukken çok güçlü bir manevi eğitim ile büyüyen nesil yaşı artdıkça hayatın maddi tarafı ile yüzleşince kendisine aşılanan manevi değerlerin aslında değersiz olduğunu düşünmeye başlaması ve bu yüzden bunalıma girmesidir. Buna örnek olarak şunlar gösterilebilir. Bizlere öğretilen: Para mutluluğu satın alamaz Aslında olan: Paranız varsa her gün saatlerce bir işte çalışmak zorunda değilsiniz, vakit sizin olur, bu vakitte de istediğiniz şeyi yapabilirsiniz yani mutlu olursunuz. Bizlere öğretilen: Önemli olan iç güzellik Aslında olan: Evet iç güzellik önemlidir ancak insanların çoğu dışını beğenmediği insanın içini merak etmek. Yani dış güzellikte gayet önemlidir. Bizlere öğretilen: Vatan kutsaldır. Aslında olan: evet vatan kutsal lakin şu da var ki, eğer bir insan yaşadığı ülkede doğru-düzgün geçirmiyor ise, ailesine bakamıyor, gelecek kaygısı, varoluş sancısı çekiyor, iş bulamıyor, hayat kuramıyor ise o insanın bu "vatan kutsaldır" değeri ciddi darbe alacaktır. Bizlere öğretilen: Okulda her dönem öğretilenleri mutlaka öğrenmeli, karneniz her zaman yüksek notlarla dolmalıdır. Hatta bu yüzden bir çokları aileden bile baskı görür, klasik "Komşunun çocuğunun notları seninkinden daha yüksek" azarını duyar, başarısız damgası yer. Aslında olan: Okulda öğretilen şeylerin büyük kısmı bir süre sonra eskir ve önemini yitirir ama bir öğretmenin zayıf öğrencisine "Budala" diye bağırması onda kalıcı izler bırakır. Ayrıca her dönem yüksek notlara sahip olmamak hayatta her zaman başarısız olacaksın anlamına gelmemektedir. Bizlere öğretilen: Anne-Baba her zaman senin yanındadır. Aslında olan: evet manevi açıdan senin elbette yanındadır. Lakin şu da var ki, artık bir yaştan sonra sorumluluk alacak, kendi kararını kendin verecek, kendi başının çaresine bakman gerekecektir. Yani ailende olsa hepsi bir yere kadar senin yanında. Bizlere öğretilen: İyiler hep kazanır. Aslında olan: Burda "İyi" ve "Kötü" kavramlarının neye göre ele alındığına bakmak gerek. Bize göre iyi olan başkasına göre kötü, başkasına göre kötü olan bize göre iyi olabilir. Yani burda "iyiler" derken kastedilen aslında bizim gibilerdir. Yani bizlere öğretilen "Vicdanlı, ahlaklı, şerefli, vatansever ve s." İnsanlar her zaman kazanır demek. Ancak tarihi açıp baktığımızda dünyaya yalanın gerçekten daha çok hükmetdiğini, uyandıkların safları defalarca kez kandırdığını, bir çok yerde kötülerin kazandığını rahatlıkla görürüz. Yani hayatın "İyiler her zaman kazanır" diye bir mutlak kuralı yoktur. Diğer bazı gerçeklere bakacak olursak bazı insanlar doğuştan şanslı bazıları doğuştan şanssızdır. Örneğin zengin bir ailenin, yakışıklı çocuğu bir tarafta, fakir bir ailenin, çirkin bir çocuğu diğer tarafta. Biri iyi eğitim alma, dünyayı gezme, çokça arkadaş edinme, istediği arabayı sürme, istediği aktiviteleri yapma, istediği şeylere kolaylıkla ulaşma imkanına sahip. Diğeri cebinde metelik olmayan bu yüzden küçük yaşta bir çok işte çalışmak zorunda olan, bir kaç dişi olmayan, yüzü buruşuk, kafası büyük, dışardan bakıldığında bazılarının "oduna benziyor" dediği biri. İşte bu hayatın acı bir gerçeğidir. Diğer bir mesele ise bizlere insan sevgisinin aşırı derecede enpoze edilmesidir. Küçüklükte insanlara kardeş gözü ile bakan, "insanlar el-ele tutuşsa" diye şarkılar söyleyen birey yaşı artıp hayata atılınca insan ilişkilerinin genellikle çıkar üstüne kurulu olması, insanların içinde menfaat anlayışının olması, hayatın her yerinde adam kayırma itme-kakma gibi şeylerin olması. Okumak senin borcundur diğen öğretmenin "Okuyup işsiz kalma" ihtimalinden bahsetmemesi ve bireyi buna hazırlamaması. Eşlerin romaktik sevgisinin bile aslında yine bir takım çıkarlar olmadan devam etmiyor olmasının farkına varılma halide buna misaldir. Bir de küçüklükten ecdadçılıkla büyütülen ve "Bakın atalarımız zamanında neler-neler yapmış, dünyaya hükm ermiş. Atilla Papa'ya diz çöktürmüş, Fatih İstanbulu feth etmiş, Şah İsmayil 13 yaşında imparatorluk kurmuş, Orta çağda Doğu alimleri ne büyük işler görmüş, Batı o sırada kendi pisliklerini pencereden sokağa atıyormuş" tarzı "her şeyin en güzeli bizde" tarzı bir düşünce ile büyütülünce okulda öğretmenin okumak senin borcundur demesi ile okumaya başlayan bir bireyin bir süre sonra Aslında tarihte en küçükten büyüğe her milletin en az bir kez kendi sözünü söylemiş olduğunu, büyük milletlerden her birinin kendi hakimiyet devri olduğunu (Mesela arap hilafeti dönemi araplar, Cengiz Han ve Moğol imparatorluğu, İngiltere sömürge imparatorluğu, Çarlık Rusya gibi devletler, Büyük Petro, Georg Washington, Jan Sobieski, Napolyon gibi mareşaller, Newton, Galile, Max Plank gibi alimler, Mohaç, Haçova gibi zaferlerin yanında, karlofça gibi hezimetler, Din kardeşiğinin yanında mezhep savaşları gibi gerçekler. İşte bir bu ve bunun gibi daha bir çok gerçek ile yüzleşince özellikle ergenlikten gençliğe yani hayata atılma döneminde yüzleşince kendisine küçükken öğretilen bir çok şeyin aslında pekte gerçeği yansıtmadığını farkedince bunlara ve bunları ona öğretenlere karşı bir zamanlar büyük olan sevgisi nefrete, özgüveni hüsrana, inancı paronayaya, rahatlığı ise koyu bir rahatsızlığa dönüşür. Tolstoy "Hayat bizi şu dört işlemle sınar gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler, insanlıktan çıkarır ve sonunda topla kendini der" demiştir. Bu gerçeklerle insanlar ya yüzleşmek istemez kendileri hep bunlardan kaçar. Bir takım bahanelerle kendilerini avuturlar. Ancak insanların bir çoğu kendini kandırmaya meyilli olsada kimse kasten kendini kandıracak kadar salak değildir. Bir noktadan sonra gerçeği kebullenir ve çareler aramaya başlar. Çareyi ise bu sistemi değiştime iddiasında olan siyasi veya ideolojik akımlarda, içkide, sigarada, kolay yoldan para kazanma çabasında yada ülkeyi terkederek yurtdışına göçmekte bulur. Bu durumun karışısının alınması için öncelikle ailede sonra ise okullarda çocuklara gerçekçi bir eğitim verilmeli ve onlara sorumluk alma anlayışı aşılanmalıdır. Mesela çocuk düşünce onu kolundan tutup kaldırmak yerine düştüğünde kendi-kendisini kaldıracak şekilde onu büyütmek, insana sevgisi olsa da her insana değil, sevgiye layık insana değer vermeği öğretmek, vatana hizmet etmenin yanında kendi hayatını da kurabilmenin yolunu da öğretmek yada o yolu kendisinin bulmasını sağlamak yani kısaca yoğun maneviyat aşısının yanında maddiyat aşısını da vurmak.

Hiç unutmuyorum Collège de France'da arkadaşlara bunları anlattım bana zırva dediler ben de sizsiniz zırva dedim.

bu topraklar sizin gibi ehli sünnet hocalarımızın yüzü suyu hürmetine ayakta hocam. allah (cc) sizi başımızdan eksik etmesin nur yüzlü hocam.

Saygı göstermeyene saygı gösterilmez, bu kadar basit. İnanca değil insana saygı duyulur...

Allahü teâlâ, hâşâ ezeli olmasaydı, sonradan var olsaydı, Onu yaratan bir yaratıcı bulunurdu. Bu yaratıcı ezeli ise, Allah odur. Sonradan var olduysa, onu da yaratan biri lazım olur. Böylece, ezeli olmayan yaratıcılar zinciri mevcut olur. Bu zincire teselsül denir. Teselsül ise imkânsızdır. Şöyle ki: Bir şeyin sonsuz yaratıcılarını, birinciden başlayarak, sonsuz olarak, yan yana dizelim. İkinci yaratıcıdan başlayarak, ikinci bir sıra daha düşünelim. Sonsuza giden ikinci sıra, birinci sıradan bir noksan olduğu için, kısadır. Kısa olana sonsuz denilemez. İkinci sıra, sonsuz olamadığı için, bundan bir fazla olan birinci sıra da, sonsuz olamaz. Yani, bir ucu sonsuza giden yarım doğru düşünülebilir; fakat böyle bir şey mevcut olamaz. Teselsül olamaz. Sonsuz sayıda yaratıcılar olamaz. Sonsuz var olan bir yaratıcı olur. Bu tek yaratıcı, ezelidir, ebedidir, sonsuz olarak vardır. Varlığı kendindendir, başkasından değildir.

Çok ciddi Bi entelektüel keşke onu okuldayken tanısaydım

Müthişsin hocam.

Hocam özgürlük eksik işte çünkü fırsat yok Özgürlüğe

Celal bu ara iyi gidiyorsun VİDEOLARINLA bizleri aydınlat nurlandır.

Heç neden korkmuyorum. Birinə kötülük yapmiyorum çünki bir gün biridə bana kötülük yapar . Demek bir gün sana kötülük yapilardeye birinə kötülük yapmiyorsansa demek ki korkuyorsun. Meselen mən birinə satasmiram çünki biri mene sataşsa dayak yeyərəm. Demek ki mən dayakdan korkdugum üçün birinə satasmiram . Amma dayak yemekden korkmazsam sataşa bilirim !

Yaratıcı; yaratılmaya konu ve mahal oluyorsa, o zaten yaratıcı olamaz. Yaratıcının yukarıdaki delilleri gereğince yaratılmamış, ezeli ve ebedi olması gereklidir. Yoksa yaratıcı olamaz. Ezeli ve ebedi bir Zat, zaten ikinci bir yaratıcıya imkan bırakmıyor. Onun zatı ezeli ve ebedi olmasından; bir boşluk, bir ihtimal bırakmıyor ki, oradan girip, ikinci bir yaratıcı meydana çıksın.

KURAN'DA EVRİMLE İLGİLİ OLAN MADDİ DELİL OLAN AYETLER ŞUNLARDIR= İNSAN VEYA DEHR 1 İnsanın henüz hiç adı sanı olmayan eski ilkel halinden,insan olarak bilinen şimdiki haline gelmesinin üzerinden epey zaman dilimi /dher geçmiş değilmi. BAKARA 30 Bir vakit Rabbin,Meleklere: "Yeryüzünde halife olsun diye yeni varlık var ettim." deyince,Melekler:" Yeryüzünde yine bozgunculuk yapacak ve kan akıtacak biirni mi var ettin? Halbuki biz Seni hamd /teşekkür ederek anıyoruz/tesbih ediyoruz ve varlığını kabul edip duruyoruz " diyerek itiraz ettiler.Bunun üzerine Allah da Meleklere" Benim bildiklerimi siz bilemezsiniz" diyerek onlara durumlarını hataırlattı ve susturdu. BAKARA 31 Sonra canlı -cansız Evrendeki tüm yaratmış olduklarının isimlerini/bilgilerini Adem'e öğretti/belleğine yükledi.Sonra Adem'e öğrettikleirni göstererek Meleklere: Kendinizi daha üstün gördüğünüze göre,size gösterdiğim tüm şu varlıkalrın isimlerirni ve haklarındaki bilgileri Bana söyleyin bakalım" diyerek onları sorgulayınca. BAKARA 34 "Şimdi hepiniz sizden ve i,tiraz ettiğiniz daha yarattığımdan daha farklı bilgi ve yeteneklerle donatmış olduğum Adem'e secde edin/farklılığını takdir edin ve onun bu farklılığını ve yeni eğitiminde yardım edeceğiniz kabul edin" dedi.Hepsi secde ettiler/Adem'in bu farklılığını kabul edip,yeni eğitim yaşamında yardım edeceklerini belirttiler.Ancak iblis büyüklük taslayarak secde etmedi/yardım etmeyi red etti. aLİ iMRAN 59﴿ Allah nezdinde Îsâ’nın durumu Âdem’in durumu gibidir. Onu topraktan var etti; sonra ona “ol” dedi ve oluverdi. MÜMİNUM (Mümin olanlar) 17 Gerçek şu ki Biz,tekamülünüz için sizin üstünüzde kat edeceğiniz yedi yol/boyut/aşama yaratmışız ve Biz asla yarattıkalrımızın durumundan habersiz /gafil değiliz çünkü onların her aşamasını Biz düzenliyoruz. ANALİZ 1-İnsanın Eski halinden söz edilmiştir. 2-Halefe (H-L-F)den gelen halife, kendinden öncekinin ardınca gelip sonra onun yerine geçen demektir. Çoğulu halaiftir. Halife, hallf demektir ve bunun (halif) çoğulu ise hulıfa dır….Dikkat ! demek ki Ademden öncesi var ki HALİFE kullanılmıştır. 3-Adem’im Hafızasına EVREN BİLGİSİ yükleniyor. Windws 95 den Windows 98 gibi hafızasına yeni yükleme var. (Eski varlıklardan yeni nesil Adem’e) 4-Bakara 34 de Adem’ neslinin daha önceki insanımsı varlıklaradan farklı yaratışı anlatılır. 5-İblis ise Yeni Adem neslini eski insnaımsı varlıklar gibi zannediyor. Evren bilgisinin Adem’e yüklendiğinden haberi olmayınca sınavı kayubedecek. 6-Adem neslinin yeni eğitimişnden söz edilyor. 7-Demek ki esas hesab verecek olan Ruhumuz imiş ki Bedeni dünya okulunda önlük olarak giyerek EĞİTİM görecek. Eğitimdeki nefis derslerinden sınav verererek dünya okulundan Melek olarak mezun olacak. 8-Ali İmran 59 da ise İsa nın durumu Adem gibi ise demek ki Hz.İsa nıun annesi MERYEM olduğıuna göre Hz.Ademimide bir kadın doğrdu. Yeni nesil ise ADEM üzerinden anlatılıyor.Adem= Önder-Peygamber dir.Yeni Neslin ilk Peygamberidir. 9-Minumum 17 deki 7 boyut ise acaba = HÜCRE-BİTKİ-HAYVAN-İNSANIMSI VARLIK-ADEM NESLİ- OLUIP, BUNDAN SONRA İNSANDAN MELEK OLACAKLAR MI OLACAK. MELEK OLDUKTAN SONRA AHRETTE DAHA ÜST MAKAM ARŞIN GÖREVLİSİ OLAN İLAHİ GÖREVLİ Mİ OLACAK ACABA? 10-İLK AYET OKU DUR.İKİNCİ AYET İSE KALEM OLDUĞU için bunlar eğitimi göstermektedir.Mümin 15 de Ruhun eğitilmesine vurgu yapılır. 11-Prof Dr.Gazi Özdemir SON DAVET KURAN MEALİ nde Araf 20 de İNSNAIN MELEK OLMASINDAN söz eder. Demek ki dünya aslında İNSANDAN MELEK OLABİLECEKLERİN SEÇİMİ İÇİN “ MELEK YETİŞTRİME OKULU imiş. Kahf 6-7 ayetlerin orjinalinde RUHLARIN ASLINDA “ÖĞRENCİ RUH” OLDUĞU anlatılır. Ruhlar öğrenci ise demek ki dünya bir okul. 12 -Esas hesap vercek olan Ruhumuzdur. Bakınız ARAF 172 YE. …. 1-Nahl 15:Ve Allah,sizin sarsılmamanız için yeryüzüne denge sağlayıcı dağları yerleştirdi.Yolunuzu bulmanız için de nehirler ve yollar meydana getirdi.Umulur ki hidayete ulaşırsınız.”..............İSPATIM MADDİ DELİL OLARAKProf Dr.Gazi Özdemir SON DAVET KURAN MEALİNDEN Fark ett,niz mi? BU ayette dağların DENGE sağlaması için yaratıldığı yazmaktadır.dağ yaratılmasının nedeni ise AMAÇ DENGE SAĞLAMASIDIR. 2-Kaf 7= "Ve bakmazlar mı,yer küresini de nasıl yaşam koşullarına elverişli hale getirmişiz? Üstüne de DENGE unsuru dağlar yerleştirmiş ve içinde her çeşit çiftten güzel bitkiler yetişmişiz.İspatım maddi delilimPROF DR.GAZİ ÖZDEMİR SON DAVET KURAN MEALİnden fark eetiniz mi= Dağların denge olarak yaratıldığı yazıyor. 3-Edip Yüksel : Kuran Çevirisi =Ve sarsılmamanız için yeryüzüne denge sağlayıcılar yerleştirdi, yolu bulmanız için de nehirler, yollar Fark ettiniz mi Dağların deneğe sağlayıcı olduğu ifade edilmiş 4-Yaşar Nuri Öztürk =Nebe 7; "Dağları birer kazık yapmadık mı? Diyor. ( Şimdi MUHAKEME yapıyorum =Demek ki= Allah da deprem olduğunda dağları da DENGE sağlasın diye SABİT yapmış. 5-Yaşar Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim Mealinden KAF 7-Yeryüzünü de biz uzatıp yaydık; denge noktaları yerleştirdik ona ve bitirdik onda, bakanları hayran bırakan her türlü çifti. Dağların olmasının AMACININ nedeni KAF 7 de belirtilmiş olup,DAĞLARIN DENGE için yaratıldığı yazmakatdır.Buna göre Nahl 15 deki geçen konu ise zelzele olduğunda DAĞLARIN DENGE SAĞLAMASI İÇİN YARATILDIĞI ANLAŞILMAKTADIR. Sonuç olarak = Yeryüzü zelzele ile sarsılırken dağlar ise dengeyi sağlamaktadır. .Ve böylece,ATAİSLERİN iddia ettiği Nahl 15.ayette GÜYA DAĞLARIN OLDUĞU YERDE DEPREM OLMAZ YAZDIĞI İÇİN KURANIN İLİMLE ÇELİŞTİĞİNİ HER NE KADAR SÖYLESELER DE LAKİN, İSPAT ETTİĞİ AYETLERDE Dağların DENGE sağlayıcı olduğu YAZDIĞI İÇİN İlim ile Kuran arasında çelişki YOKDUR. Kuranın bir özelliği de başka bir ayette önce ki ayeti tefsir etmesi açıklamasıdır.Bakınız NEBE SURESİNDE ayette daha dağların DENGE olarak yazmaktadır. NEBE VEYA AMME (Haber); 6-7 Ey kıyamet günümüze inanmayan ve Allah'a şirk koşmaya devam edenler! Şüpheniz olmasın ki Biz,Dünyayı yaşamınıza uygun bir yer yapıp,Dağları da dengeleyici birer kazık olarak yerleştirdik. Denilmektedir.

Eleştirel bakış için bilgi önşart değildir. Karakter şarttır. Bilgisiz bir insan, akıllı ve zeki ise; bozuk/kötü olanı fark eder ve eleştirir. Düzgün/ iyi olanı da farkeder ve geliştirir… Bu karakter özellikleri yaradılıştan/doğuştan gelir… Irkların temel ayrışması bundandır…

Ben hiçbirşeye inanmayan bir adamım.beni tarif etmiş celoş 🤭🤫🤯

Harikasin hocam

haha bu tarz ilim bilim teknoloji muhabbetleri bu tarz arap coğrafyalarda çok komik kaçıyor 🤣

Olayların oluşum aşamalarını anlatmak asla kim yaptı sorusuna cevap vermek olamaz bir binanın yapımı süresi binanın ustası değildir demiiii

❤🌹celalbey fatih bey türkiyenin yüz akısınız

Nasıl bilim yapalım kafamızı kaldıramıyoruz ki günde 5 sefer hiperlor ile bağırıyorlar Allahuekber (en büyük Allah)diye

Secde 13 Biz isteseydik herkesi gerçeklerin bilgisine yönlendirirdik Ama biz,nefsleri taşıyan insanı özgür iradeli kıldık ki,Benim Cin'lerin ve ins'lerin /öğrenci ruh'ların suç işleyecek olanları ile Cehennemi dolduracağıma" dair sözümün gerçek olduğu ortaya çıksın

Allah’ı kim yarattı denemez Sual: (Allah’ı kim yarattı) diyenler oluyor. Yaratıcı yaratık olur mu hiç? CEVAP Elbette yaratan yaratılmış olmaz; çünkü yaratıcı, varlığının başlangıcı ve sonu olmayan, var olmak ve varlıkta durmak için kimseye muhtaç olmayan, demektir. Onu kim yarattı diye sorulursa, bunun sonu gelmez, sonsuza kadar gider. Bu da mümkün olmaz. Hâşâ, Allah’ı biri yarattı denirse, Allah yaratıcı değil, yaratık yani yaratılmış olur. Yaratık, yani yaratılmış olan ise, yaratıcı olmaz. Bunun için, varlığı kendiliğinden olan ve varlığının başlangıcı olmayan tek bir yaratıcı bulunması gerekir, o da Allahü teâlâdır. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Şeytan, "seni kim yarattı" diye vesvese verince, "Allah yarattı" denirse, "Onu kim yarattı" diye, vesvese verir. Kendisine, böyle vesvese gelen kimse, “Ben Allah ve Resulüne iman ettim” desin.) [Buhari]

boyuna posuna kurban olduğum derdimin dermanı sultan geliyor ... gavsım celal şengör.

Din hayatı tanzim eder, Ateizm tahrip.

Ehli sunnet hocam

İdam sehpası karşısında kurulmuş ölüm sırasını bekleyen bir insana hangi oyuncaklar teselli verebilir imansız bir insanın dünyadaki durumu böyledir ölüm ona göre yokluk olduğu için her an ölme ihtimali bulunduğu ve ölümden kurtuluş olmadığını bilerek yaşamak zorundadır

10 dk boyunca bomboş konuşmuş bilim şüphe icat bla bla bla

TÜM ATEİSTLERE BİR SORUM VAR bilene bir sıkımlık diş macunu hediyemiz vardır arkadaşlar günlük hayatımızda bilgisayarların yapmış olduğu işlemlerinin bilimsel incelemesini yapsak kitaplar dolusu bilgileri ortaya çıkartıp gösterebiliriz demiiii peki bu bilgisayarın yaptığı işlemlerin gerçek faili bilgisayarın kendisimidir yoksa onu tasarlayıp yapan yazılımını bilgisayarın beynine yerleştiren mühendise mi aittir LÜTFEN SORUMA CEVAP BEKLİYORUM TÜM ATEİSTLER CEVAP VEREBİLİR HAYDAAA YARIŞMA BAŞLADI

Süleymaniye camisini inceleyen aklı başında her insan mimar Sinan'ın harika mimarlık ve mühendislik dehasını anlar ve Selimiye camisini görmesede onu yapabileceğine inanır aynen öylede kâinat sarayını inceleyen aklı başında her insan bilir ki bu sarayı yapabilen Allah'ın ikinci bir sarayı rahatlıkla yapabileceğine inanır demiii

Gölge oyununu izleyen aklı başında her insan bilir ki perdenin arkasında akıllı şuurlu bilinçli irade sahibi biri tarafından oyun idare edilmektedir aynen öylede kâinattaki olayları inceleyen aklı başında her insan bilir ki perdenin arkasında olayları yaratan ve yöneten Allah'tır demiiii

👍

Türkiye gibi bos ve cahil bir Toplumda böyle Celal Sengör gibi süper bir Adamin olmasi gercekten bir mucize vede tabiki gurur verici.