Descartes'ın Yanılgısı: Zihin-Beden Ayrımı

  Рет қаралды 75,957

PANDORA - FELSEFE

PANDORA - FELSEFE

7 жыл бұрын

Prof. Dr. Paul Bloom verdiği psikolojiye giriş dersinde felsefede Descart'ın zihin-beden ayrımı üzerine olan tezindeki hataları serimliyor. Günümüz nöropsikoloji yaklaşımının getirdiği yeni bakış açısını anlatıyor.
Prof. Doc. Paul Bloom'un verdiği "Haz" konusundaki diğer bir videoya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
• Haz Almanın Kökenleri
Ayrıca bu konuyla ilgili aşağıdaki videoları da öneriyoruz:
Felsefe ve Nörobilimin Buluşması:
• Felsefe ve Nörobilimin...
Bilinci Anlamaya Çalışmak:
• Bilinci Anlamaya Çalışmak
FELSEFE SEVERLER İÇİN NÖROBİLİM KONULARINDAKİ TEKNİK TABİRLER HAKKINDA:
Nörobilim ve felsefe ilişkisini anlatan videolarımızda konuların esas özünü anlama açısından tıbbi ve teknik tabirlerin birebir ne olduğunu bilmeye gerek yoktur. Genel itibarıyla üst beyin bölgesi için "Neokorteks" denmekte çeşitli bölgeleri içinde sonu “korteks”le biten bölgesel alan isimleri kullanılmakta. Evrim sürecinde ilkel beynin en altta küçük bir tabaka (bölüm) olarak kalmıştır. Sürüngen beyni de denen bu bölüm örneğin kertenkelelerde üst ve orta beyin olmadan yer alır. Beynin ortasındaki tabakaya linbik sistem denmektedir. Bu kadar bilgi ilk başta felsefe severlerin konuyu kabaca, genel hatlarıyla kavraması için yeterli sayılabilir. Burada beyinin çeşitli bölgelerinin olduğunu ve bu bölgeler arasındaki ilişkinin felsefeye konu olan çeşitli bilişsel faaliyetlerin ortaya çıkmasına neden olduğu bilgisi ilk etapta yetebilir. Önemli olan felsefedeki kavramlara paralel olarak zihin dendiğinde artık beyni bu kavramlara fiziksel, nesnel bir zemin olacak şekilde düşünmeye çalışmaktır.
Eğer bu güne kadar felsefede zihin dediğimiz, düşüncenin üretildiği yer olarak beynin kendisini muhatap alırsak felsefeye somut elle tutulur bir zemin sağlamaya yönelik bir adım atmış olacağız. Fiziki bir zeminin olması ortadaki gizeme, yani düşüncenin ne olduğu ile ilgili hayret verici muhteşemlik anlayışına bir zarar vermeyecektir. Beyin insanoğlunun karşılaştığı evrendeki en karmaşık ve gizemli nesne. Felsefe içinde yepyeni bir boyut açılmış olacak. Bugüne kadar filozofların düşünce yoluyla neyin örüntüsünü gördüklerini de daha rahat anlamaya başlayacağız. Ayrıca felsefi kavramlara, nörobilimsel pencereden bakarak anlamak daha da kolaylaşabilir.
Buradaki bilgilerle yetinmek istemeyenler için daha fazla bilgiler içeren, basitleştirilmiş anlatımlı videolara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:
Beyin Araştırmaları ve Kullanılan Yöntemler:
• Beyin Araştırmalarının...
Beyin Duygu Yönetim Sistemi:
• Beynin Duygu Yönetim S...
Beyindeki Ödül Mekanizması:
• Ödül Mekanizmaları
Sinir Sisteminin Genel Yapısı ve Fonksiyonları:
• Sinir Sisteminin Yapıs...
Nöral Sistemin Genel Yapısı ve İşleyişi:
• Nöronun Anatomisi ve F...
Beyin Hakkında Daha Fazla Biyolojik ve Anatomik Bilgi:
• Gri ve Beyaz Hücreler,...
Gelişim Teorileri - Kişilik Gelişim Kuramları:
• Kişilik Gelişim Teoril...
.

Пікірлер: 54
@kaan7896
@kaan7896 5 жыл бұрын
Merhaba, emeğiniz için çok teşekkür ederim. Beni bu videoyu izlemeye iten, başlığı oldu fakat videonun sadece beş dakikalık filan bir kısmında descartes'in düalist anlayışından bahsediliyor. Descartes'in bahsettiği düalizm, gündelik hayatta ortaya atılan düalizmden oldukça farklı. Descartes bu bütün videoda anlatılanları elbette yaşadığı dönem itibariyle bilmese de o, ruhun bedenle etkileşime geçtiğini ve bu ikisinin sürekli olarak birbirindeki durumlardan etkilendiğini söylüyor. Videoda sık geçen bir nörotransmitter olan serotonin, bildiğiniz gibi nasıl hissedildiği konusunda, oldukça önemli bir hormon. Melatonin hormonu da aynı şekilde. Aynı zamanda "ruh molekülü" adıyla bilinen bir molekül de mevcut. Bu üçü ise beynin iki yarısi arasında bulunan epifiz bezinden salgilaniyor. Descartes'e göre burası ruhun bedende oturduğu yerdir. Üçüncü göz olarak da bilinen bu epifiz bezinin işlevleri tam olarak açıklanmadan burada bahsedilen eleştirilerin düalizmin merkez önermelerini çökertmedigini düşünüyorum.
@PANDORAFELSEFE
@PANDORAFELSEFE 5 жыл бұрын
Merhaba, yorumlarınız bizimle paylaştığınız için bizde size teşekkür ederiz. Epifiz bezinin ne olduğu, ne işe yaradığı günümüzde aslında yeteri kadar anlaşılmış vaziyette. Düalizmin temel önermelerini asıl çökerten bu değil. Epifiz bezi sayesinde gerçekliyor denen sürecin kendisinin mantıksızlığı. Yeteri kadar felsefeye hakim olamayınca, insanlar bu düşünsel tuzaklara düşüp, mantık hataları yapıyorlar. Asıl problem; ruh-beden ayrımı (düalizm) tezinde bu dünyaya ait olmayan “ruh” ismi verilen varlığın nasıl oluyor da bu dünyaya ait olan bedenle etkileşime girip, onu kontrol ettiği ve yönetebildiği sorusudur. Descartes, “epifiz bezi” dediğiniz salgı bezini mekan tutan ruhun, buradan nasıl oluyor da bedenle etkileşime geçtiği konusunu açıklamakta başarısız olmuştur. Bir takım vücut sıvılarını sanki hidrolik bir makinenin çalışması gibi, ruhun direktifleri ile beden içinde oraya, buraya gitmesi, gelmesi şeklindeki bir açıklama yeterli bir açıklama değildir. Buradaki kritik nokta maddesel bir eyleme konu olan etkinin bizzat kendisini bilimsel yöntemle açıklayabilmek. Örneğin vücuttaki bir sıvının nasıl oluyor da “ruh” direktif verince, ruhun direktifini anlayıp, bir yerden bir yere gidebilir. Ruh sıvılara; “…şimdi size emrediyorum, A bölgesinden B bölgesine hareket edin…“ dediğinde, bu sıvılar kendi başlarına bir bilinci olan varlıklar mı ki, ruhun bu direktifini anlayıp, değerlendirip, A bölgesinden B bölgesine gidecek hesabı, kitabı yapıp, dahası istenen miktarı ve yolu bilip, yola koyulsunlar ve emredilen noktaya, gerekli miktarda gidebilsinler? Böyle bir şey olabilir mi?... Descartes’in açıklaması neticede bunu söylemekte. Epifiz bezi de neticede sıvı (hormon) üreten bir organ. Örneğin bir arabada veya uçakta sürücü veya pilot dümeni sağa kırdığında bir düğmeye basar veya bir kolu, dümeni çevirir, sonra buna istinaden hidrolik sıvılar, motor gücüyle hareket ederek araca istenen dönüşü yaptıracak şekilde dümene veya tekere etki ederler. Yani dümene veya tekere ilerleyen sıvı, bir noktadan sonra pompalar sayesinde itme gücüne dönüşüp, bir şeyi sağa veya sola iterler. Bu örnekte aracın içindeki sürücü fiziksel olarak eliyle veya ayağı ile bir kola, dümene veya bir pedala itme, basma, döndürme v.b. bir kuvvet uygulayarak, bu kuvvetin sıvıyı harekete geçirmesini sağlıyor. Descartes’in getirdiği açıklama bundan farklı değildir. Onun açıklamasında; bedenin içindeki “ruh” bir tür sürücü (makinist) gibidir ve aynı bir sürücünün aracı sürmesi gibi ruh bedeni kontrol eder, yönetir. Beden sadece bir makinedir ve bu makinenin makinisti ise ruhtur der Descartes. Özetle bunu söyler Descartes. Ama bu sürücünün fiziksel olarak bir takım mekanik kollara, düğmelere, dümene falan nasıl etki ettiğini açıklayamaz. Onun açıklamasında, ruh vücut sıvılarına şuradan şuraya gideceksiniz der ve sıvılar bu emri anlayıp, kedi kendilerine harekete geçerler ve verilen emri yerine getirirler. Dolaysıyla bu açıklama hiçte bilimsel bir açıklama değildir ve günümüzde artık komik bir açıklama olarak kalmaktadır. Zaten Descartes’te sonradan kendi açıklamasını tatminkar bulmamıştır ama günümüzde her nedense ruh-beden ayrımını savunanlar buna hiç değinmezler. Descartes’in açıklamasındaki temel mantık hatasını anlatabildim mi bilmiyorum ama neticede basitçe ifade edecek olursak; eğer Descartes’in dediği gibiyse, demek ki vücuttaki bir takım sıvıların kendi akılları, bilinçleri var ve epifiz bezinde oturan ruh buradan bazı emirler veriyor, yani istek, arzu belirtiyor, sıvılarla konuşuyor, isteklerini, arzularını sıvılara iletiyor. Epifiz bunun gerçekleşmesini sağlayan merkez. Epifiz bezi ruhun istek ve arzularını bir emir olarak anlıyor ve diğer vücut sıvılarını, sinir kabloları üstünden elektrik akımlarını, kas kasılmalarını falan hareket ettirecek hormonları salgılıyor gibi bir sonuç çıkıyor. Epifiz bezi bu hormonları (sıvıları) salgılarken, salgılama emrini ruhtan nasıl alıyor?... Asıl kritik soru bu. Epifiz bezindeki hormon üretim sisteminde, bu hormonların (melatonin, serotonin) ilk başta kendileri de birer sıvı olarak akışkanlığa geçmeye (salgılanmaya) nasıl karar veriyorlar, epifiz bezinin yani sıvı (hormon) üreten bir salgı organının kendi aklı, bilinci mi var ki, ruh oturduğu yerden; “…şimdi ayakları harekete geçir ve sağa 10 adım at, sonra sola 10 adım at ve buzdolabın önünde durup, kapağı açarak, içindeki soğuk su şişesini, sağ eline 20 cm havaya kaldırıp tut ve sonra şişeyi 50 cm kendine yaklaştırıp kafa denen bölgenin ağız kısmın daya. Sonrada yutak borusu negatif basınç uygulayacak şekilde kasılsın ve şişenin içindeki suyu içeri doğru çeksin…” diye emir verdiğinde, bu emri anlıyor ve sistemi tamamen bu emir doğrultusunda, kendi inisiyatifi ile, kendi aklını kullanarak kurguluyor... İşte Descartes’in düalizmi temelde bu demektir. Descartes’in önerdiği sisteme sıvıların sanki kendi bilinçleri ve akılları var. Günümüzde de epifiz bezinde üretilen melatonin, serotonin gibi hormonların moleküler düzeyde, tek, tek her bir molekülün yukarıda saydığım bilişsel süreçleri kendi başlarına üstlenecek şekilde, bilinci ve aklı olduğunu varsaymak ve hormonal sıvılara bu tür bilim dışı anlam yüklemek, bu düalizmde iyice akıl dışı olarak ısrar etmek anlamına gelir. Descartes’in düalizmi basit manada; “ruh” diye ayrı bir bilinçli varlık var ve beden diye bilinçsiz bir makineyi yönetiyor demektir. Ama görüldüğü gibi yukarıdaki gibi açıklamaya kalkınca, otomatik olarak bedeninde kendi aklı ve bilinci olmadan, bu mekanik süreçleri ve sitemi açıklayamıyorsunuz. Descartes’in söylediğinin gerçekleşmesi için mecburen bedenin de kendi bilinci ve aklı olması gerekiyor. O zamanda adama sorarlar; “…Ya kardeşim, bedenin kendi aklı ve bilici olacaksa ruh diye bir şeye niye gerek var? Hani bilinçli olan varlık sadece ruhtu, beden sadece bir makineydi?...” Ayrıca hadi diyelim ki Descartes’in dediği gibi, yani epifiz bezinde, ruh sürücü koltuğunda oturuyor ve bir yolunu bulup soyut boyuttan, somut boyuta etki ederek, gerekli geçişi yapacak boyutsal atlamayı gerçekleştiriyor. Böyle olduğunu kabul etsek dahi gün içindeki hareketlerimizin kompleksliğini ve hızını bir düşünün; “…sağ ayağını, sol ayağının 40 cm önüne saniyenin üçte biri hızla at, sonra sol ayağını sağ ayağın önüne 45 cm önüne hızla atarak, bu vaziyette 10 metre koş, o sırada gözünü 35 derece sağa döndür potayı kontrol et, bu sırada sıçra ve havada 45 derece vücudunu sağa döndürürken, sağ elinle topu geçirip, havaya 75 santim kaldırıp, çember ve file olarak gözüken deliğe saatte 80 km kuvvet uygulayarak hızlıca sok…. Haaa bu arada yanda sana doğru koşan adamı gözlerini 25 derece sola doğru döndürerek gör, bu arada da adamın senin üstüne sıçrayacak mı yoksa elindeki topa mı hamle yapacağının olasılığını hesapla, ayrıca tüm bunlar olurken, ciğerler siz iki katı hızla inip kalmaya başlayın, kalp sen 3 katı hızla atmaya başla, eyvahhh adrenalin hormonunu unuttuk, böbrek üstü bezleri sizde 2 miligram adrenalin salgılayın, çabuk olun!…” gibi bir emir konuta zincirinin mümkün olabileceğini hiç aklınıza yatıyor mu? Bu kadar karmaşık bir süreci makinenin içindeki sürücü koltuğunda oturan (epifiz bezinde oturan), bedenden ayrı bir varlığın, ruh dediğimiz varlığın yönetebileceğine hiç aklınız yatıyor mu? Ben bu mekanik süreçleri çok basite indirgeyerek anlattım, gerçekte bunun bin misli daha karmaşık gerçekleşiyor bu süreçler. Hem de aynı anda bunun gibi yüzlerce başka süreç paralel olarak gerçekleşiyor. Hiçbir bilinçlilik düzeyi böylesi bir mekanizmayı, sistemi yönetemez. Ancak bilgisayar gibi yani bilinçli olmayan bir bilişsel sistem tarafından yönetilebilir. (Devamı aşağıdaki yorumda)
@PANDORAFELSEFE
@PANDORAFELSEFE 5 жыл бұрын
Eğer bunun aksi iddia edilip, tüm bu bilişsel süreç epifiz bezinde üretilen hormonlarla taşınmıyorsa, ruh molekülü denen bu hormonlar sadece arzu ve isteği (dürtüyü) tetikliyorsa, o zaman bu bilginin nasıl oluşup, iletildiği de ayrı bir problem. Bu kadar bilgiyi kim üretiyor ve bedene nasıl aktarıyor? Bunları da ruh yapıyorsa bilgi üreten ve bu bilgiyi bedene aktaran bu ruh nerede oturuyor? Epifiz bezindeki ruh sadece arzu ve istekleri kontrol ediyorsa o zamanda bilişsel süreçleri yöneten, başka bir yere saklanmış, ikinci bir ruh daha olması lazım. Ve dahası diyelim ki sinir sistemi aracılığı ile bunu yapıyor. Ruh hangi noktada sinirsel ağa bu bilgiyi veriyor, nasıl veriyor, öncesinde nerede depoluyor, anında üretip, anında mı veriyor, o zaman hesap kitap işlemini nerede yapıyor. Epifiz bezindeki diğer ruhla nasıl iletişim kurup senkronize oluyor???… v.b. binlerce başka soruyla muhatap kalınır. Yok hayır, her şey epifiz bezindeki ruh molekülleri denen bir takım hormonlarla oluyor diyorsanız da bu moleküllerin bu kadar bilgiyi barındıracak ve işleyecek bir yapının imkansızlığını yukarıda zaten anlattım. Moleküler düzeyde de olsa, Descartes’in dediği gibi olması için her bir molekülün yukarıda saydığım bilinçli sistemi sağlaması için kendi akıllarının ve bilinçlerinin olması lazım. Buda binlerce, milyonlarca küçük, küçük ruhlar demektir. Ve aslında tamda olan budur ama bu küçük, parçalı ruhlar Descartes’in ruhları değildir. Bunlara biz bilinçsiz zihin süreçleri diyoruz. Birçok süreçten oluşan bir akıştır tüm bu sistem. Ve bu yüzden de zaten tüm bunlar beynin bilinçsiz bölgesinde yani bilinç dışında otomatik olarak gerçekleşir. Bilinç ve akıl sadece arzu uyandıracak yönelimi sağlar, gerisini bilinç dışı otomatik yapar ve biz de bunları kontrolümüz dahilinde, bilinçli biçimde yaptığımızı sanırız. Aslında bunlar gerçekleştikten birkaç sanise sonra bilincimiz olan biteni algılar. Bilinç her zaman geriden gelir. Ve bu yüzden de bu bilinç bedenin bilincidir, ruh diye ayrı bir varlığın bilinci değil. Ruh diye ayrı bir bilinçli varlığın bedenimizin içine yerleşip, tüm bu sistemi yönetmesi imkansız bir durum. Bunun inançla falan bir alakası yok. Olması mantıksal olarak imkansız. Bizim ruh dediğimiz şey tüm bu “bilinç dışı” ve “bilinç” arasındaki parça parça gerçekleşen süreçler dinamiğinin bütünü. Yani “ruh” diye biz bir varlığa değil de bir sürece diyoruz. Örneğin bir arabanın motorun çalışıp hareket enerjisi üretmesi ve arabanın gitmesi süreci gibi. Burada sürecin kendisine biz ruh diyoruz. Tamamen maddesel bir şeyin deviniminden ortaya çıkan süreçlerin toplamını biz “bir ruhumuz var, ortada benlik diye bir şey var” şeklinde algılıyoruz. İnsanların anlamakta zorlandığı; bilinç dediğimiz şeyin aslanda yapılanın farkına varma süreci olduğu, yapılacakları yapma süreci olmadığı. Bilinç, her şey olup bittikten sonra, yapılanın farkına varma anıdır. Ama bu insanın bir robot olduğu anlamına gelmez. Önceden bilinçli olarak, ana istek ve arzularımız doğrultusunda yapılacakları düşünüp, kısa süreli hafızada tutarız ve hafızadan bilinç dışındaki asıl motor becerilerin gerçekleşmesini sağlayan sisteme doğru bu otomatik akar. Hızlıca milisaniseler içinde olup biter ve sonra tekrardan biz olup bitenin saliseler içinde farkına varırız. Bu çok hızlı olduğundan, böylesi parçalı bir yapıdan oluşan süreç bize parçasız, yekpare bir akış gibi gelir. İşte bu akışa biz “ruh” ismini veriyoruz. Binlerce alt süreci (ruhu) olan ama bizim bütünsel bir akış gibi algıladığımız süreç. Gerçekten de ruh budur. Yani tüm bu sürecin kendisidir. Ne öteki dünyaya ait bir şeydir, ne de ayrı bir varlık. Bedenin bilişsel işleyiş sürecinin kendisidir. Bu bilişsel bir sistemdir ama bilgisayar demek değildir. İşte felsefe temelde bu sitemi açıklamaya çalışan bilimdir (disiplindir). Bu yüzden Descartes’in ünlü önermesi; “düşünüyorum öyle ise varım” da hatalı bir önermedir. Daha baştan bu önerme de düalisttir. İki özne barındırır. “Düşünüyorum” dediğinizde zaten düşünen bir özne var olmuş oluyor. Aksi halde bu özne var olmadan düşünme eylemi gerçekleşemezdi. Ondan sonra önermenin ikinci kısmı gelir ve “öyle ise varım” dediğinizde de düşünen öznenin farkına varan ikinci özne ortaya çıkmış olur. Bu mantıkla bakınca bedenden ayrı bir ruh kavramı olamayacağı ve de “ruh” dediğimiz şeyinde bedenin, yani tek bir sistemin sahip olduğu bir süreç anlamına geleceği daha iyi anlaşılır. Bu da bedenin zihinsel süreçlerinin kendisidir. Felsefede zihnin kendi üstüne katlanarak bilinci ortaya çıkarmasına “refleksiyon” denir. Ruh (benlik) dediğimiz şeyin bir süreç olması da otomatikman değişik, değişik parçalardan, farklı farklı anlardan oluşan bir bütünsellik anlamına gelir. Örneğin uyurken farklı, uyanıkken farklı, öfkeliyken farklı, çocukken farklı, ergenken farklı, aşıkken farklı v.b. ruh durumlarımız vardır. Aksi durumda ruh bedenden ayrı, yekpare, masif bir varlık olsa, değişik ruh durumlarımızın olabilmesi imkanız olurdu. Ezelden, ebediyete değişmeden kalan, hiç dalgalanma ve parçalanma yaşamayan, tek bir şey olurdu. Çocuğu, dişisi, erkeği, öfkelisi, neşelisi falan olmazdı. Stabil tek bir ruh durumu olurdu. Bu konuda daha fazla bilgiyi aşağıdaki videolarda bulabilirsiniz: kzfaq.info/get/bejne/iJqWbNtop9CvdWw.html kzfaq.info/get/bejne/i9OkZ8udm7zZj5c.html kzfaq.info/get/bejne/otuHlcx5v8_PiYE.html kzfaq.info/get/bejne/aLxoocJ_qre9m6M.html kzfaq.info/get/bejne/aJ56rJd4mtu7nKs.html kzfaq.info/get/bejne/b8pzY9BhmpepmWg.html .
@mavikedi1069
@mavikedi1069 5 жыл бұрын
teşekkürler, harika açıklamışsınız.
@ozlemsacakc562
@ozlemsacakc562 7 жыл бұрын
Çok güzel ve aydınlatıcı olmuş. İnsan dediğimiz yapıyı , aynı bilince sahip bakterilerin organize olup oluşturduğu bir koloni olarak görebilir miyiz! Bu bakteriler (DNA'lar) kendi varlıklarını sürdürmek için bu koloniyi en iyi şekilde kullanır, adapte eder, geliştirir. İnsanın dualiter bir yapısı , beden - bilinç ikilemi diye bir şey olmayabilir. Ruh , fizyolojik yapımızın kazandığı bir kendi varlığını algılayış şekli olabilir. Yani oluşturduğumuz fizyolojik yapı öyle bir özellik kazanmıştır ki kendisinin kendisinden öte birşey olduğuna inanır. Her canlı için kendi varlığı değerlidir. Bir bakteri hücresi bile kendi varlığını korumak ister. Kendi varlığını değerli görme özelliği , insan kadar gelişmiş bir canlıda bir ruh taşıdığına , manevi bir yönünün olduğuna inanma şeklinde tezahür edebilir. Bu özellik insanın varlığını sürdürmesi için çok işlevsel, çok gerekli, olmazsa olmaz bir özelliktir. Beden bilincin bir parçası mıdır yoksa nesnel dünyanın bir parçası mı? Nesnel dünyanın düşünce gücüyle hareket ettirebildiğimiz kısmına mı beden diyoruz?
@batuhanunal9380
@batuhanunal9380 7 жыл бұрын
Mükemmel! Descartes'ın düşüncesinin tam tersini savununan kişi ise monist Spinoza'dır ve muhakkak incelenmelidir.
@fredricjamesonn
@fredricjamesonn 7 жыл бұрын
kanalınız umarım hep bu cizgide devam eder.
@mustafa1slam502
@mustafa1slam502 5 жыл бұрын
Muhteşem bir detaysınız.
@ozgunonen7427
@ozgunonen7427 4 жыл бұрын
Çok sağolun emekleriniz için. Daha aydın yarınlara...
@suatbozac442
@suatbozac442 6 жыл бұрын
Emeğiniz için teşekkürler.
@selcukshawn6224
@selcukshawn6224 3 жыл бұрын
Nötrotransmitter değil nörotransmitter :) Emeğiniz için çok teşekkür ederiz, yaptığınız işler için şapka çıkarıyoruz.
@muzafferyasa715
@muzafferyasa715 7 жыл бұрын
Teşekkürler!
@kpss-aleskonuanlatm8355
@kpss-aleskonuanlatm8355 6 жыл бұрын
Teşekkürler.
@ibrahimaltnbas750
@ibrahimaltnbas750 5 жыл бұрын
Mükemmel bir kanal
@tufan_wav
@tufan_wav 7 жыл бұрын
Teşekkürler
@ahmetsaracoglu8839
@ahmetsaracoglu8839 5 жыл бұрын
Uiyyy aydınlandım yauvvv
@sahilrajabov4742
@sahilrajabov4742 5 жыл бұрын
Salam...Bu videoda söylədiyiniz filmin adını yaza bilərsinizmi ? Unutdum...Sonra tapa bilmədim (bulamadım)...
@sadecesadi
@sadecesadi 5 жыл бұрын
All of me (1984)
@mehmetcantekin4586
@mehmetcantekin4586 7 жыл бұрын
30:20 de bahsedilen şeyi anlayamadım, acıdan kaçmak için elimizi çekmemiz (refleks) için beyine gerçekten ihtiyacımız yok mu? beyinden bağımsız hiçbir eylem/hareket yok diye biliyorum, birisi açıklarsa memnun olurum, teşekkürler
@PANDORAFELSEFE
@PANDORAFELSEFE 7 жыл бұрын
Bu tür hayati tehlike yaratan durumlar için mesaj beyne gitmeden, hemen arada, sinir düğümleri diyebileceğimiz bazı basit yapılarda ani refleksler için gerekli kodlar bulunuyor. Bu basit sinir yapılarını bir tür hup'lara benzetebiliriz. Aksi halde beyne mesajın gitmesi, çözümlenmesi, geriye mesaj gelmesi o elin çoktan yanması demek olurdu.
@mcntkn
@mcntkn 7 жыл бұрын
PANDORA - FELSEFE çok teşekkür ederim, aydınlandım :)
@senjuriman
@senjuriman 6 жыл бұрын
Bilgisayar için de aynı şey geçerli, misal tuşlara basıp merhaba yazmak için ana işlemci kullanılmaz, israf olur. Aynı şekilde bazı basit şeyler beyne gitmez, en omurga iskeleti çevresindeki sinirlere gider filan.
@lezzetgemisi4052
@lezzetgemisi4052 4 жыл бұрын
Kafamda deli sorular 1.ben kimim 2.ben yaşıyormuşum 3.ruyadami yoksa gercektemiyim 4.insanlik canlılık nasıl var oldu 5.evren nasıl var oldu 6.hersey bir ilizyonmu 7.ölenler nereye gidiyor 8.dogumdan önce nerede bekliyor ruhlar
@umitbecet
@umitbecet 6 жыл бұрын
Gelek xweş bû
@jandemirr
@jandemirr 6 жыл бұрын
Maddesiz ruhlara selam olsun!
@akifbegde3318
@akifbegde3318 6 жыл бұрын
konuşma metninin pdfi mevcut mu?
@PANDORAFELSEFE
@PANDORAFELSEFE 6 жыл бұрын
Evet. Aşağıdaki adresten indirebilirsiniz. pandoraprojesi.wordpress.com/2017/04/07/descartesin-yanilgisi-zihin-beden-ayrimi/
@belginruzgar6130
@belginruzgar6130 3 жыл бұрын
Nötrotransmitter değil,,Nörotransmitter.Hatalı tercüme edilmiş olmalı.(Nötro ?? değil,Nöro.Nöron sinir hücrelerine verilen isimdir.Nörotransmitter maddeler nöronlar arası iletimi sağlayan kimyasal maddelerdir.)
@konnigsberg7463
@konnigsberg7463 5 жыл бұрын
Bana zihin felsefesi üzerine çalışan en bilindik filozof/psikolog/psikiyatristlerin listesini atabilecek olan bir arkadaş var mıydı.Teşekkürler şimdiden.Bu konuda okumaya başlayacağım da kimleri okuma listeme alacağımı tam olarak belirleyemiyorum.
@sungerbob1786
@sungerbob1786 4 жыл бұрын
"Gilbert Ryle - Zihin Kavramı" kitabıyla başlamalısın.
@nazmiyyeah
@nazmiyyeah 4 жыл бұрын
Armut piş, ağzıma düş, sapı da yukarı gelsin.
@baharbahar322
@baharbahar322 4 жыл бұрын
Eğer bu konu hakkında araştırma yaptıysanız okuduğunuz kitaplar neler ve düşünürler kimler paylaşabilir misiniz ?
@eyjafjallajokull1130
@eyjafjallajokull1130 4 жыл бұрын
Bilinç Açıklanıyor - Daniel C. Dennett Madde ve Bilinç - Paul Churchland
@mrlmz
@mrlmz 4 жыл бұрын
Çok iyi ama uzun zamandır etkin değilsiniz :(
@turkeygreatagain
@turkeygreatagain 6 жыл бұрын
Dersmi???
@muhendisChe
@muhendisChe 4 жыл бұрын
nötro değil nöro transmitter..
@doganbinici3599
@doganbinici3599 7 жыл бұрын
danke
@alikemalcabuk9065
@alikemalcabuk9065 5 жыл бұрын
nörotransmitter! nötrotransmitter değil..
@simitvar
@simitvar 6 жыл бұрын
Siz kimsiniz kaç kişisiniz bilmiyorum çalışmalarınızı başarılı buluyorum
@muhendisChe
@muhendisChe 4 жыл бұрын
Descartes zamanında mekanik kontrollü automato' lar vardı, ancak yapay zekaya sahip, makina öğrenme algoritmaları ile tıpkı insanlar gibi öğrenebilen super bilgisayarlar ( makina) yoktu..
@teslannmuridi5183
@teslannmuridi5183 4 жыл бұрын
Makine yaratıcı bir küfür bulabilir mi?
@Nikola.Tesla369
@Nikola.Tesla369 4 жыл бұрын
Felsefeden çok biyoloji var video da :D
@beratcangene451
@beratcangene451 4 жыл бұрын
Zihin ve Beden birbirinden bağımsız tamamıyla farklı iki ayrı Tözdür! Madde ve Bilincin bir biriyle en ufak bir bağlantısı yoktur! Alayınıza Hodri Meydan! Çıkın Er Meydanına Tartışalım!
@abdulcanbaz5254
@abdulcanbaz5254 4 жыл бұрын
Ayrıca: Videoyu seslendiren Prof. Dr. Hakan Çetinkaya'dır.
@mehmetsonmez6980
@mehmetsonmez6980 6 жыл бұрын
Okuyarak okuma ya
@beratcangene451
@beratcangene451 4 жыл бұрын
Ruh, Bilinç, Farkındalık, Zihin bunların Maddi bedenle hiçbir alakası yoktur! Birbirinden bağımsız iki ayrı Tözdür!
@ahmetcevahircinar5699
@ahmetcevahircinar5699 5 жыл бұрын
Teşekkürler.
Freud ve Psikanaliz: Freud Hakkındaki Doğrular ve Yanlışlar
52:42
PANDORA - FELSEFE
Рет қаралды 186 М.
Descartes'ın Biyografisi ve "Ahlak & Hakikat" Üzerine Yazdıkları
1:31:23
CAN YOU HELP ME? (ROAD TO 100 MLN!) #shorts
00:26
PANDA BOI
Рет қаралды 36 МЛН
La final estuvo difícil
00:34
Juan De Dios Pantoja
Рет қаралды 29 МЛН
Final increíble 😱
00:39
Juan De Dios Pantoja 2
Рет қаралды 15 МЛН
İlk Felsefe Üzerine Meditasyonlar
44:59
Diamond Tema
Рет қаралды 47 М.
Spinoza'nın Tanrı Anlayışı: Tanrı İle Doğa Birdir
8:16
HT Bilim Tarih Felsefe
Рет қаралды 4,1 М.
Kayıtsızlık Gücüyle GÖRÜNMEZ Olun II STOA Felsefesi
5:03
Stoik Yaşam
Рет қаралды 25 М.
Aşk ve Psikolojik Kökenleri
1:01:34
PANDORA - FELSEFE
Рет қаралды 38 М.
Varoluşçuluk Nedir?
54:15
PANDORA - FELSEFE
Рет қаралды 114 М.
SoruYorum - Ruh Nedir? Bilmemek Caiz Midir?
9:33
AçıkBeyin
Рет қаралды 32 М.
Bilinç ve Benlik-I: Bilinç Nasıl Ortaya Çıkıyor?
1:03:03
PANDORA - FELSEFE
Рет қаралды 29 М.
Zihin Felsefesi 1 Descartes
30:46
Çetin Türkyılmaz
Рет қаралды 9 М.
Zihin Felsefesi Nedir ve Neden Oldukça Önemlidir? Ana Tartışmalar...
22:44
Descartes ve Örümcek Adamın Maskesi
21:41
Portal
Рет қаралды 511 М.
CAN YOU HELP ME? (ROAD TO 100 MLN!) #shorts
00:26
PANDA BOI
Рет қаралды 36 МЛН