Рет қаралды 37,975
Göç göç oldu göçler yola düzüldü
Uyku geldi ela gözler süzüldü
Elim yardan gözüm yoldan üzüldü
Ağam nerden aşar yolu yaylanın
Doldur doldur nargilemi tazele
Sarardı gül benzim döndü gazele
Tut kolumdan indir beni mezara
Ağam nerden aşar yolu yaylanın
Asker indi Ilıca'nın düzüne
Geri döndüm şehir çarptı gözüme
Ben garibim kimse bakmaz yüzüme
Ağam nerden aşar yolu yaylanın
Türkünün hikayesi şöyledir;
Yıl 1914. Birinci Dünya Savaşı başlamış, memleketin bir çok yeri işgal
edilmiştir. Doğu cephesindeki ordumuz amansız kış şartlarına dayanamaz altmış
bin, bazı kaynaklara göre doksan bin askerimiz soğuktan donarak şehit olmuştur.
Böylece Rus Ordusunun önü açılmış, Doğu Anadolu’nun bir çok şehri
işgal edilmiştir. Rus Ordusu olanca hızı ile Erzurum’a doğru ilerlemektedir.
Halkta bir heyecan, bir panik havası var ki tarif edilir
değil… Erzurum’un; mert, dürüst, dadaş
insanı malı mülkü bir tarafa bırakarak; canlarını ve namuslarını kurtarma
çabasına düşmüştür. Bir tarafta yakıp yıkan, ölüm saçan Rus
Ordusu; diğer taraftan acımasız kış şartları… Erzurumlular iki
düşman arasında tercih yapmak zorundadır. Ve tercihini yapar… Rus
ordusuna yem olmaktansa; ağır kış şartlarına karşı mücadele etmeyi sürdürürler.
Bütün halk yanlarına alabildiği ve kendilerine yolda
lazım olacak eşyaları alelacele kaptığı gibi yollara düşerler. Yollara düşmesine
düşerler fakat; kolay değildir bu göç… Kimi daha yeni evlenmiştir. Kimi kadınlar
daha yeni doğum yapmıştır.
Bir taraftan bu imkansızlıklar, diğer taraftan acımasız kış şartları…
Bir can pazarı yaşanır Erzurum insanında… Yiyecek sıkıntısı, giyecek sıkıntısı
halkı perişan etmektedir. Bu sıkıntılar öğle ayyuka çıkmış ki; yeni doğan
çocuklarını dahi yolda ölüme terk edenlerin, açlıktan takatsiz düşüp can
verenlerin haddi hesabı yoktur. Canlarını, can parçalarını,
ihtiyarlarını geçtiği dağlara ve vadilere adeta ekerek giderler. Mezarlarının
başlarına bir çalı bir taş bile dikemeden göç yolunda ölenlerini toprağa,
acılarını da yüreklerime gömerek sürdürürler bu göç yolculuğunu...
Bu türkü; işte bu zor şartlar içerisinde söylenmiştir.