Рет қаралды 568,962
Ahiret olmak zorunda mı?
Bir insanın en büyük ihtiyacı nedir?
Allah kulunu işitir mi?
#İsmiAzam #Hayy #ahiret
Esma-i Hüsna video serisi için tıklayın;
• Esmaül Hüsna Serisi (3...
Hayırlara vesile olmak , daha fazla insanlara ulaşabilmek için "KATIL" butonu ile aşağıdaki linkten bize destek olabilirsiniz
/ @hayalhanem
Facebook ; / mehmedimyldz
Twitter ; mehmedimyldz?lang=tr
İnstagram ; / mehmedimyldz
Bize Ulaşın:
Yurtiçi:+90 (533) 417 33 41
Yurtdışı:+90 (535) 544 23 44
hayalhanemmersin@gmail.com
00:00 Giriş
00:30 Meşakkatin Neticesi
02:34 Varlıkların Merkezi Hayat
05:16 Hayatın Merkezi Rızık
06:25 Ahiret
07:38 Risale-i Nur Kısmı
36:26 Hayy isminin iman meselelerine işareti
Risale-i Nur'da geçen kısım;
30.Lema 5.Nükte 4.Remiz
Otuzuncu Lem'a ESMA-İ HÜSNA Beşinci Nükte DÖRDÜNCÜ REMİZ
Hayatın yirmi sekizinci hassasında beyan edilmiştir ki: Hayat, imanın altı erkânına bakıp ispat ediyor, onların tahakkukuna işaretler ediyor.
Evet, madem bu kâinatın en mühim neticesi ve meyvesi ve hikmet-i hilkati hayattır; elbette o hakikat-i âliye, bu fâni, kısacık, noksan, elemli hayat-ı dünyeviyeye münhasır değildir.
Belki, hayatın yirmi dokuz hassasıyla mahiyetinin azameti anlaşılan şecere-i hayatın gayesi, neticesi ve o şecerenin azametine lâyık bir meyvesi, hayat-ı ebediyedir ve hayat-ı uhreviyedir, taşıyla ve ağacıyla, toprağıyla hayattar olan dâr-i saadetteki hayattır.
Yoksa, bu hadsiz cihazat-ı mühimme ile teçhiz edilen hayat şeceresi, zîşuur hakkında, hususan insan hakkında meyvesiz, faydasız, hikmetsiz, hakikatsiz olmak lâzım gelecek.
Ve sermayece ve cihazatça serçe kuşundan meselâ yirmi derece ziyade ve bu kâinatın ve zîhayatın en mühim, yüksek ve ehemmiyetli mahlûku olan insan, serçe kuşundan, saadet-i hayat cihetinde yirmi derece aşağı düşüp en bedbaht, en zelîl bir biçare olacak.
Hem en kıymettar bir nimet olan akıl dahi, geçmiş zamanın hüzünlerini ve gelecek zamanın korkularını düşünmekle kalb-i insanı mütemadiyen incitip bir lezzete dokuz elemleri karıştırdığından, en musibetli bir belâ olur.
Bu ise yüz derece bâtıldır. Demek bu hayat-ı dünyeviye, âhirete iman rüknünü kat’î ispat ediyor ve her baharda haşrin üç yüz binden ziyade nümunelerini gözümüze gösteriyor.
Acaba senin cisminde, senin bahçende ve senin vatanında senin hayatına lâzım ve münasip bütün levazımatı ve cihazatı hikmet ve inâyet ve rahmetle ihzar eden ve vaktinde yetiştiren, hattâ senin midenin bekà ve yaşamak arzusuyla ettiği hususî ve cüz’î olan rızık duasını bilen ve işiten ve hadsiz leziz taamlarla o duanın kabulünü gösteren ve mideyi memnun eden bir Mutasarrıf-ı Kadîr, hiç mümkün müdür ki, seni bilmesin ve görmesin?
Ve nev-i insanın en büyük gayesi olan hayat-ı ebediyeye lâzım esbabı ihzar etmesin?
Ve nev-i insanın en büyük, en ehemmiyetli, en lâyık ve umumî olan bekà duasını, hayat-ı uhreviyenin inşasıyla ve Cennetin icadıyla kabul etmesin?
Ve kâinatın en mühim mahlûku, belki zeminin sultanı ve neticesi olan nev-i insanın Arş ve ferşi çınlatan umumî ve gayet kuvvetli duasını işitmeyip, küçük bir mide kadar ehemmiyet vermesin, memnun etmesin, kemâl-i hikmetini ve nihayet rahmetini inkâr ettirsin? Hâşâ, yüz bin defa hâşâ!
Hem hiç kabil midir ki, hayatın en cüz’îsinin pek gizli sesini işitsin, derdini dinlesin ve derman versin ve nazını çeksin ve kemâl-i itinâ ve ihtimamla beslesin ve ona dikkatle hizmet ettirsin ve büyük mahlûkatını ona hizmetkâr yapsın; ve sonra en büyük ve kıymettar ve bâki ve nazdar bir hayatın gök sadâsı gibi yüksek sesini işitmesin?
Ve onun çok ehemmiyetli bekà duasını ve nazını ve niyazını nazara almasın?
Adeta bir neferin kemâl-i itinâ ile teçhizat ve idaresini yapsın ve mutî ve muhteşem orduya hiç bakmasın?
Ve zerreyi görsün, güneşi görmesin?
Sivrisineğin sesini işitsin, gök gürültüsünü işitmesin? Hâşâ, yüz bin defa hâşâ!
...
İşte, kadere ve kazâya iman rüknü dahi, geniş bir vecihte sırr-ı hayatla anlaşılıyor ve sabit oluyor. Yani, nasıl ki âlem-i şehadet ve mevcut hazır eşya, intizamlarıyla ve neticeleriyle hayattarlıkları görünüyor; öyle de, âlem-i gaybdan sayılan geçmiş ve gelecek mahlûkatın dahi mânen hayattar bir vücud-u mânevîleri ve ruhlu birer sübut-u ilmîleri vardır ki, Levh-i Kazâ ve Kader vasıtasıyla o mânevî hayatın eseri, mukadderat namıyla görünür, tezahür eder.
Cenab-ı Allah'ın Yarattığı Varlıklar
Camid (Cansız)
Nebatat (Bitkiler)
Hayvanat (Hayvanlar)
İnsan
Cansızların hayatı, ruhu yoktur.
Bitki, hayat sahibidir.
- Ruh yoktur, kanun vardır.
Hayvan, hayat sahibidir.
- Ruhu vardır, şuuru yoktur.
İnsan, hayat sahibidir.
- Ruhu vardır, şuuru vardır.
Bir şeyin arzusu varsa karşılığı da vardır.
- Hararet ve su, açlık ve nimet vb.
Sineğin sesini işiten gök gürültüsünü elbette duyar.
Midenin ihtiyacı için kainatı yaratan Allah c.c. kalbin sonsuzluk arzusu için elbette ahireti yaratacaktır.