Son cumhurbaşkanı seçimlerine kadar gecem gündüzüm siyasetti. Üç-beş liraya özellestirilenler listesini okumadan günüm gecmezdi. O gece Kılıçdaroğlu istifa etmeyince televizyonu kapattım. Tüm KZfaq Ünsal Ünlü, Memduh Bayraktaroğlu, Özlem Gürses gibi siyasi aboneliklerimi sildim. Hiç öyle Ince hezimetinin gecesindeki gibi hıçkırıklara boğularak falan da ağlamadım resmen duygusal olarak dondu bende bir şeyler. Bu ülkede her şeyin bastan belli olduğu biz avarellerin de boşu boşuna yıpranıp ülke için çırpındığı gerçeği ile yüzleştim. Artik apolitiğim. Iyi sağcı olmuşsun ve hala siyasetin içinde kalabilmişsin. Sabrını takdir ediyorum lakin orası da çıkmaz sokak. Çünkü ben de eski bir medreseli olarak sagcılığı da tattım. Sana kolay gelsin. Nasil mutlu olacaksan öyle yaşa. Hoş bu ülkede bu ne kadar mümkün o da şüpheli. (Videoyu izlemeden yorum yazdım şimdi izliyorum siyasete sabrım bu kadar işte😅😅)

Merhaba. 

Madde madde yanıtlarınız üzerinden ilerleyeceğim. 1. “Orada spesifik bir solcu tipini karikatürleştirmeye çalıştım. Genel olarak öyle bir iddiam yok. Genel olarak da cheesy komedi girişleri yapıyorum bu yeni konsepte geçtiğimden beri. İzleyiciyi çekmek için ayak oyunları dogkdogk.” İyi niyetinizden ve samimiyetinizden eminim. Benim altını çizdiğim konu; sizin niyetinizden bağımsız olarak giriş kısmındaki animasyonun seyredenler üzerinde yarattığı algı. Kaldı ki, videonun ilerleyen kesimlerinde verdiğiniz örneklerde “radikal solcuların” siyasal İslamcılar ile özdeşleştirmeniz de bu algıyı sağlamlaştırıyor. 3. “Solcuların ahlaki dejenerasyonunun tıpkı diğer siyasi eğilimlerin de olduğu gibi yozlaşmasının bir sebebi var. Öte yandan ben zaten solcuların çoğunun öyle olduğunu iddia etmiyorum. Bence TKP de TİP de HKP de içi tertemiz düzgün insanlarla dolu. Benim orada yaptığım eleştiri siyasi mücadelelerin partileşmesinin ortaya ilginç bir statüko getirdiği ve bunun sol içerisindeki insanlar tarafından kötüye kullanılabildiği. Bence sol içerisinde bunun olma oranı kesinlikle TR'nin diğer partilerinden çok daha azdır ama ben videoda bahsettiğim üzere kişisel tecrübelerim yüzünden (ki bu benim bizzat gördüğüm taciz vakalarını içeriyor) böyle bir trade-offa girmek istemedim. Bunu bilmeden bir sol partiye girmek, ya da kırk yılda olan bir şey olarak görüp burada yararlı olacağını ya da direkt bunu çözebileceğini düşünmek bence solculardan bir şey çalmaz ki bence solcuların (ve ağırlıklı olarak herkesin) bu bahsettiğim kötülüğü yapma eğilimi yok. Öte yandan ben de böyle bir tanımlamayla aynı çatı altında bulunmak istemiyorum ki bu benim adalet-hukuk-ahlak üçlüsüne dair videonun ilerleyen kısmında bahsettiğim sebeplerle alakalı.“ Kimi noktalarda bu yorumunuza katılıyorum. Yalnız, şu konunun altını çizmekte fayda var: solun insan kaynağı bu düzenden geliyor. Daha doğrusu, insanlarımız düzenin kendilerinde yarattığı hasar, yozlaşma ve bencillik ile örgütlü siyasal mücadeleye katılıyorlar. Çalışma koşullarının çok ağır olduğu ve ulaşımın büyük bir kaosa dönüştüğü metropollerde, insanların partiye, siyasi eğitime ve etkinliklere/faaliyetlere zaman ayırmalarını sağlamak; bu kadro azlığında bire bir insanlar ile ilgilenmek çok zor. Artı, insanlar her an düzenin ideolojik ve kültürel bombardımanına (saldırısına) maruz kalıyorlar… Yalnız, bu bir bahane değil; zira, siyasi ve ideolojik eğitimin yetersiz olduğu, teori ve pratiğin buluşmadığı/dengelenmediği ortamlarda çürüme yaygınlaşıyor. Chernyshevsky’nin Nasıl Yapmalı adlı romanındaki o ünlü yorumunu hatırlarsınız: “Durgun su çürür, göl bataklığa dönüşür”. Bu yorum, sosyalist soldaki partiler için de geçerli. Durduğumuz, kendimizi ve kadrolarımızı örgütleyemediğimiz, Yeni İnsanın oluşturulması konusunda kararsız ve isteksiz davrandığımızda çürüyoruz. Bu kaçınılmaz bir durum. Yukarıdaki açıklamaya ek olarak şunu da belirtmek gerekiyor: Özellikle son dört yıldır Türkiye, muhalefetin yanı sıra, sosyalist solun da çok suskun olduğu, toplumun paralelize edildiği ve sokak hareketliliğinin minimuma indiği, tabiri caizse sokakta yaprağın bile kımıldamadığı bir ortamda, hem kadrolar durgunlaşıyor, hem de halkın örgütlenmesi konusundaki imkanlar da azalıyor. Buradaki kök neden, sosyalist solun kültürel ve ideolojik bir hegemonya kuramaması, yaşadığı hegemonya krizinin süreklileşmesi. Ossip Piatnizki’nin Bir Bolşeviğin Anıları adlı kitabını tavsiye ederim (piyasada bulması zor olabilir). Kitapta, Rus devrimcilerin azmi, disiplinleri, adanmışlıkları ve çalışkanlıkları çok güzel örnekler ile anlatılmış. Öyle ve o kadar ki, o dönem neredeyse bir avuç insanın bu azmi ve disiplini karşısında insan kendisini “tembel” hissediyor. Rus devrimciler, sadece sokakta ve fabrikalarda değil, kültürel alanda da çok aktifler: Avrupalı yazarları yakından takip ediyor, tüm kitapları Rusçaya çeviriyorlardı… Bununla da yetinmeyip, siyasal yayın konusunda da çok aktiftiler. Bu örneği neden verdim? “Yetersiz kadro” gibi bir mazeretimiz olamaz. O yüzden, sizin gibi değerli insanların bu konudaki geri bildirimleri -en azından benim için- çok değerli. Benim bu duruma bakışım; örgütsel yapı içerisinde yozlaşmanın ve bunun sonucu olarak “siyasetten düşmenin” engellenmesi için somut adımların atılması gerekiyor. Bu dediğim, sosyalist sol içindeki herkesi, tüm kadroları, kapsıyor. Her şeyden önce, yukarıda da belirttiğim gibi, en az Rus devrimciler kadar inatçı, çalışkan, nitelikli/yetkin ve adanmış olup, bu hegemonyayı yeniden tesis etmemiz gerekiyor.

Solun olmadığı yerde de, çürüme ile birlikte, siyasal İslam ve milliyetçilik, bununla birlikte liberalizm, daha çok yayılma imkanı buluyor. (Özellikle, solun ulaşamadığı kentsoylu kesimler içinde yükselen seküler milliyetçilik de ayrı bir konu. Onu da bu kapsamda düşünmek gerekiyor.) 
Sonuç olarak; bu nesnellik, bazı değerli arkadaşlarımız için soldan ve/veya siyasetten soğutucu bir nitelik taşısa da, benim açımdan önemli bir mücadele başlığıdır.

Teşekkür ederim cevabınız için hocam. Yanlış anlaşılmasın bu mesajı başkası görürse bu yorum kısmının başındaki ölüm tehditleri ile bu diyalogun bir alakası yok. Bu video altında başka bir yorum altında yaptığımız tartışma buraya taşınmış oldu. 1."İyi niyetinizden ve samimiyetinizden eminim. Benim altını çizdiğim konu; sizin niyetinizden bağımsız olarak giriş kısmındaki animasyonun seyredenler üzerinde yarattığı algı. Kaldı ki, videonun ilerleyen kesimlerinde verdiğiniz örneklerde “radikal solcuların” siyasal İslamcılar ile özdeşleştirmeniz de bu algıyı sağlamlaştırıyor." Ben öyle düşünmemiştim önceden dediğim gibi. Bu pazar yaptığım videoda da milliyetçilere daha kötü bir karakterizasyon yapıyorum. Bundan sonra daha dikkatli olup, öyle anlaşılamayacağından emin olmaya çalışırım ama. Teşekkür ederim. 2. "Kimi noktalarda bu yorumunuza katılıyorum. Yalnız, şu konunun altını çizmekte fayda var: solun insan kaynağı bu düzenden geliyor. Daha doğrusu, insanlarımız düzenin kendilerinde yarattığı hasar, yozlaşma ve bencillik ile örgütlü siyasal mücadeleye katılıyorlar. Çalışma koşullarının çok ağır olduğu ve ulaşımın büyük bir kaosa dönüştüğü metropollerde, insanların partiye, siyasi eğitime ve etkinliklere/faaliyetlere zaman ayırmalarını sağlamak; bu kadro azlığında bire bir insanlar ile ilgilenmek çok zor. Artı, insanlar her an düzenin ideolojik ve kültürel bombardımanına (saldırısına) maruz kalıyorlar… Yalnız, bu bir bahane değil; zira, siyasi ve ideolojik eğitimin yetersiz olduğu, teori ve pratiğin buluşmadığı/dengelenmediği ortamlarda çürüme yaygınlaşıyor. Chernyshevsky’nin Nasıl Yapmalı adlı romanındaki o ünlü yorumunu hatırlarsınız: “Durgun su çürür, göl bataklığa dönüşür”. Bu yorum, sosyalist soldaki partiler için de geçerli. Durduğumuz, kendimizi ve kadrolarımızı örgütleyemediğimiz, Yeni İnsanın oluşturulması konusunda kararsız ve isteksiz davrandığımızda çürüyoruz. Bu kaçınılmaz bir durum. " Katılıyorum, bu kötüleşme sistemden kaynaklanıyor. Öte yandan ben X Y Z partisini değiştirebilecek gücü ve ahlaki temizliği kendimde görmüyorum. Bu noktada düzeltemeyeceğim bir sisteme girip kendi inandığım değerlerden feragat etmek istemedim açıkçası. Bir konuya yapılan itirazı, onun örgütlü bir şekilde yapılmasının gerekliliğinden ayırmanın şu an içinde bulunduğumuz koşullarda daha yararlı olabileceği kanaatindeyim. Evet, belki binlerce kişinin olduğu bir örgütün etkinliği çok daha etkili olabilir, ama bence insanın kendisine dair bir şeyi kaybetmesi, genellikle hakkaniyetli olmayan bir dava için kendilerini araçsallaştırmaları bence çok daha büyük bir sıkıntı. Şu an etrafıma baktığımda Hitler'e karşı mücadele eden Hıristiyan demokratları, Japon işgalcilere karşı mücadele eden Komünist partizanlar, köleliğin kaldırılması için mücadele için liberaller değil de birkaç söylem üzerinden kendilerine tezgah açmış tüccarlar görüyorum. Bu aşağıdaki yorumda yazdığınıza istinaden olacak ama bağlam gereği burada bahsedeyim: Ben günümüzde Türkiye'de (((iyi))) organizasyonların olduğunu düşünmüyorum ama bence bunun sadece Türkiye'ye özel konular ile de alakası yok. Tüm dünya genelinde sol ve sol dışında tüm hareketler hakkaniyetlerini yitirdi gibi düşünüyorum kapitalizmin bu raddeye ulaşması ile beraber. Herkes kendi dünyasının tüccarı oldu. Bu koşullarda bence organizasyonlara katılmaktansa kendi temizliğimizi korumaya çalışmak daha önemli bir yer tutuyor. 3-"Yukarıdaki açıklamaya ek olarak şunu da belirtmek gerekiyor: Özellikle son dört yıldır Türkiye, muhalefetin yanı sıra, sosyalist solun da çok suskun olduğu, toplumun paralelize edildiği ve sokak hareketliliğinin minimuma indiği, tabiri caizse sokakta yaprağın bile kımıldamadığı bir ortamda, hem kadrolar durgunlaşıyor, hem de halkın örgütlenmesi konusundaki imkanlar da azalıyor. Buradaki kök neden, sosyalist solun kültürel ve ideolojik bir hegemonya kuramaması, yaşadığı hegemonya krizinin süreklileşmesi. Ossip Piatnizki’nin Bir Bolşeviğin Anıları adlı kitabını tavsiye ederim (piyasada bulması zor olabilir). Kitapta, Rus devrimcilerin azmi, disiplinleri, adanmışlıkları ve çalışkanlıkları çok güzel örnekler ile anlatılmış. Öyle ve o kadar ki, o dönem neredeyse bir avuç insanın bu azmi ve disiplini karşısında insan kendisini “tembel” hissediyor. Rus devrimciler, sadece sokakta ve fabrikalarda değil, kültürel alanda da çok aktifler: Avrupalı yazarları yakından takip ediyor, tüm kitapları Rusçaya çeviriyorlardı… Bununla da yetinmeyip, siyasal yayın konusunda da çok aktiftiler. Bu örneği neden verdim? “Yetersiz kadro” gibi bir mazeretimiz olamaz. O yüzden, sizin gibi değerli insanların bu konudaki geri bildirimleri -en azından benim için- çok değerli. Benim bu duruma bakışım; örgütsel yapı içerisinde yozlaşmanın ve bunun sonucu olarak “siyasetten düşmenin” engellenmesi için somut adımların atılması gerekiyor. Bu dediğim, sosyalist sol içindeki herkesi, tüm kadroları, kapsıyor. Her şeyden önce, yukarıda da belirttiğim gibi, en az Rus devrimciler kadar inatçı, çalışkan, nitelikli/yetkin ve adanmış olup, bu hegemonyayı yeniden tesis etmemiz gerekiyor.

Solun olmadığı yerde de, çürüme ile birlikte, siyasal İslam ve milliyetçilik, bununla birlikte liberalizm, daha çok yayılma imkanı buluyor. (Özellikle, solun ulaşamadığı kentsoylu kesimler içinde yükselen seküler milliyetçilik de ayrı bir konu. Onu da bu kapsamda düşünmek gerekiyor.) 
Sonuç olarak; bu nesnellik, bazı değerli arkadaşlarımız için soldan ve/veya siyasetten soğutucu bir nitelik taşısa da, benim açımdan önemli bir mücadele başlığıdır." Yolun açık olsun diyorum. Benim için Türkiye ve dünyada doğru şeyler için mücadele eden insanlar kalmadı. Yeter ki iyi insanlar iyi şeyler için çabalasın.

@@JakobenTilki Ben de çok teşekkür ediyorum. Verimli ve güzel bir tartışma oldu. Devamını da dilerim. Selamlar.

Öncelikle başınıza gelen olumsuz deneyim için üzgünüm. Birlikten her ne kadar kuvvet doğsa da zorla güzellik olmuyor. Bahsettiğiniz şekilde yapay oluşturulmuş bir birliktelik ancak içerisindeki insanların sesini kısar, benliğini kırar diye düşünüyorum. Umarım her şey daha iyi olur bundan sonra sizin için ve daha huzurlu ve rahat bir çevreniz olur.

Türkiye'de hiçbir şey düzgün değil maalesef.Özünde solculuk güzel olsa da uygulanışı hakkında büyük problemler var hem genel olarak hem de ülkemizin kendi özel yetenekleri sayesinde :D

@@juhuri6128 ben de şöyle düşünüyorum apolitiklerin daha iyi insanlar olması hakkında: kendilerini bir çatı altında ifade etme gibi bir tembellik içerisinde değiller. Kendi davranışlarının sorumluluklarını alma kendi kişiliklerini etiklerini oluştururken bunu ben düşündüm deme cesaretinde olan insanlar oluyorlar. Ben artık takip ettikleri geleneğin kurucusunun takipçilerinin adını, laflarını geçirmeden kendini ifade etme yükümlülüğünü alamayan insanlardan uzak duruyorum. Kıstasım bu

özet gecsene

Canın sağ olsun

Dengist supheli

Bir düşüncem yok. Olursa paylaşırım ama benim için bu video daha çok kişisel bir tecrübenin aktarılması gibi bir şeydi. Ondan başka şeylere pek eleştiri getirebileceğim bir pozisyon olduğunu düşünmüyorum dogkod

Clickbait değil.... Üzgünüm (sanırım?)

@@JakobenTilki birşey olmaz abi sen her zaman kalbimizdesin ve diğer insanlara göre daha duyarlısın bu noktadan sonra sağ solun pek önemi kalmıyor

💜

Bu pazar bu konuda video çıkacak. Kaydı ve editi halloldu.

Bundan sonra pazardan pazara videolar konsept olarak ya

O bu pazar açıklanacak...

Bilmem. John Rawls'tan tut Kant'a kadar çeşitli etkenler var kafamda. O yüzden de tam olarak X Y Z diye tanımlamak istemiyorum. Eğer böyle tanımlamak mantıklı geliyorsa birileri beni öyle tanımlayabilir ama sıkıntı yok adgokdaogk

Videonun sonunda sanırım buna yeterli bir cevap veriyorum. Yok veremediysem bu yoruma cevap yazın açarım.

Aynen kanka sol olmayan herkes otomatik sağ oluyor zaten

Ecet

To sum it up adogkadogkado

"Etik bağlamında yaptığınız değerlendirme de bu sebeple yanlış, çünkü politikanın etik üzerinden kurulması gerektiğini varsayıyor. Oysa marksizm zaten daha en başından bunu reddeden bir akım." Evet ben zaten Marksizmin bu tutumuna karşı çıkıyorum. Ayrılığın da temel sebebi bu oluyor.

@@JakobenTilki Öyleyse de nasıl düşündüğünüzü anlayamıyorum. Politikaya yaklaşabileceğiniz diğer taraf realpolitik. O da sonuçta "hadi ahlaksızlık yapalım" demek değil. Hangi ideali benimserseniz benimseyin, bu idealin gerçekleşebilmesi, gerçek güç ilişkilerinin doğru kullanılmasıyla ilgilidir. Bunu bir hastalığı çözmek için biyolojiyi araştırmaya benzetebiliriz. Biyolojinin nasıl işlediğini araştırırken nasıl ahlakla herhangi bir şekilde ilişkilenecek bir şey yapmıyorsanız, bir politik gücün nasıl var olduğunu araştırırken de aslında ahlakla ilgili bir şey yapmıyor olursunuz. Eğer videoda bahsettiğiniz faydacı ahlak eleştirisini kastediyorsanız bunun da konuyla ilişkili olduğunu düşünmüyorum. Benim kastettiğim şey buydu. Realpolitik çok geniş bir akım olduğu için tek argümanla karşı çıkmak da zor. Acaba benim tanımımda karşı çıktığınız bir şey mi var yoksa bir argümanı mı kaçırıyorum?

Realpolitikten anladığımız duruma göre çıkara bakmaksa, uluslarası anlamda, ben buna da karşı çıkıyorum. Ben kişisel olarak olaylara belirli değerler üzerinden (çıkar değil) bir şey deme taraftarıyım. Sol cenah içerisinde geçirdiği 8-9 sene bana ahlaki açıdan çok problemli şeyler gösterdi ve kendimi olabildiğince bir şey olarak tanımlamaktan kaçınıyorum. "Bu siyasi otorite olmadan nasıl çözülür?" diyebilirsiniz, az önceki yorumda olduğu gibi ama bence günün sonunda hepimiz bir şeyler deniyoruz, ve bu şeyler genellikle olmuyor. Sol konusunda hiç olmuyor. Türkiye, Batı Avrupa ve Amerika'da bu gerçekleşmedi. Bir damar açılmadı. Bu yüzden "otorite benimsenirse çözüm gelir" gibi bir argümanı doğru bulmuyorum. Otoriteyi elde etmek için çabaladığımızda bile çözüm gelmiyor, kirlendiğimiz ile kalıyoruz. Öte yandan bu siyasi olaylardan veya hareketlerden kendimi soyutlamak anlamına gelmiyor. Farkı şöyle açıklayayım: Ben TKP'nin Filistin eylemine katılmıştım, yine katılırım ama TKP de dahil olmak üzere hiçbir partinin üyesi olmayı düşünmem. Böyle bir mensubiyet bence sıkıntılı şeyleri beraberinde getiriyor. Öte yandan bir konu olduğu zaman, Filistin gibi, o zaman bu konu için çabalayan kim varsa onlarla olmaya varım. Benim tecrübem genel bir çözüm getirmekten çok benim yaşadığım kişisel tecrübelerin artık beni başka bir yola itmesiyle alakalı bir şey. O yüzden benim yaşadığım şey size doğru gelmezse anlarım ama günün sonunda bir değer için çabalıyorsak, illa aynı çatı altında olmamıza gerek yok bence.

Elini taşın altına sokmak=örgüte girmek değil illa. Bir örgüte girdiği için birisi diğerlerinden daha fazla çaba içerisinde bulunmuyor. Ben siyasi açıdan aktif olmayı da reddetmiyorum. Bu noktada o zaman benden daha fazla çaba gösterdiğinizi gösteren şey nedir? Benim yaptığımı ne ahkam kesme yapıyor da sizinkini yapmıyor?

@@JakobenTilki Solu Neden Bıraktım? seklinde bir video yapmis olman senin bu zamana kadar yapmis oldugun seylerin kiymetini azaltiyor ve hatta bitiriyor. Senden ögrendim ama senin yarattigin düs kirikligina kizginim. Örgüte gir girme senin bilecegin is fakat Gün Zileli veya Perincek olacaksaniz bu isi yapmayin hic. Varsa bir sorununuz bunu arkadasinizla, ailenizle veya örgütünüzle cözün. Kamusal alan sorumlulugunuzu unutmayin.

@@yigitatlgan6031 Eğer benim yarattığım şeyler sadece kendimi X Y Z olarak tanımlamamla alakalıysa o da benim ayıbım.

Seni ilgilendirmiyorsa izlemeyebilirsin ama başlık oldukça açık olmasına rağmen izlemeyi tercih etmişsin. Benim neden tecrübemi anlattığımı değil senin neden videonun içeriğini bilmene rağmen tıklamanı sorgulaman daha yerinde olabilir.

@@JakobenTilki senin bir tecrüben olsa saldırmaz aksine eleştiriye açık olursun çocuk.

@@fatihiyibaslar4826 sen saldırıyorsun çocuğa ilgi çekmeye çalışıyorsun diyorsun adamın kişisel kanalına gidip bizi ilgilendirmiyor diyorsun videonun yanındaki üç noktaya tıkla "ilgilenmiyorum" butonuna bas kanalı da blokla geç ne diye burada çocuğa saldırıp üstüne üstlük çocuğu saldırmakla itham ediyorsun?

@@fatihiyibaslar4826 hangi eleştiri?

@@JakobenTilki ah be çocuk daha eleştiriyi bilmiyorsun bugün 2 temmuz 37 canın katledildiği gün sol öyle bıraktın diye bitmedi bak sivasa görürsün