Bu bir Milet sorunu değil.Konu başka😂😂😂😂

@@LusineMkhitaryan-cr3yt konu kocaman kocaman insanlar bir gence yükleniyor cocuk onlara ters konusmuyoki ne güzel cevap veriyor bukadarda olamaz

@@bahattinhazaloglu1137 gerçekten bravo

@@LusineMkhitaryan-cr3yt konu ne? anlat biraz. Hayat şartlarından dolayı böyle, komşuluk yaptığım insanlar var, suç işliyoruz üzerlerine atıyoruz,taciz yapıp üzerlerine atıyoruz, ırkçı değiliz diyoruz ırkçılık yapıyoruz sebebsiz ce masumun üzerine gidip,ay bize saldırdı diyoruz.sana saldiranaa sende saldırısında

Yahudiye yapabilirmisiniz bunu müslümana saldirmak nedir yaa

Kur'an-ı Kerim/ Hucurât suresi 13: Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Soyunuz sopunuzla birbirinize karşı övünesiniz diye değil, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Allah’a karşı saygısı, korkusu ve O’nun yasaklarından kaçınıp emirlerine itaati en yüksek olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle bilir, her şeyden haberdârdır. TEFSİR: Önceki âyetlerde iman edenlere hitap edilirken bu âyet-i kerîmede bütün insanlara hitap edilir. Çünkü âyetin mesajı yalnız müslümanları değil tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Yüce Allah yaratılış itibariyle insanların eşitliğini, faziletin kişinin bağlı bulunduğu kabile, soy ve ırkta, malda mülkte değil, yalnızca hür iradesiyle kazanacağı takvâ seviyesi ve ahlâkî fazilette olduğunu beyân buyuruyor. Cenâb-ı Hak önce Âdem ve Havva’yı yarattı. Sonra teselsül halinde tüm insanlığı bunlardan yaratıp çoğalttı. Onları milletlere, ırklara, kavim, kabile ve aşiretlere ayırdı. Her millet ayrı bir dilden konuştu; kendilerine ait örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri oluştu. Fakat Yüce Allah bunu karşılıklı övünme ve kavga vesilesi olsun diye değil, insanlar birbirleriyle tanışsınlar, bilişsinler, kültür ve medeniyet alış verişinde bulunsunlar, dünyayı birlikte imar etsinler ve dünya imkânlarından birlikte istifade etsinler diye böyle yapmıştır. Kimsenin bağlı olduğu aile, kabile, kavim ve ırkla övünme hakkı yoktur. Çünkü insanların hepsi bir erkek ve bir kadından yaratılmıştır. Hiç kimsenin ana ve babasını seçme hakkı da yoktur. Bu bakımdan insanın kendi kazancı olmayan bir şey ile övünmesi veya kınanması doğru değildir. Dolayısıyla Allah katında insanın değeri, tercihi elinde olmayan soyu, sopu ve nesebiyle değil, bizzat kendi tercih, niyet, gayret ve çabasıyla kazanacağı takvâsı yani Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınması ve ahlâkî faziletleri iledir. Nitekim Ebû Hüreyre’nin anlattığına göre bir gün Resûlullah (s.a.s.) ashâbına: “-Şu kelimeleri kim benden alıp hem onlarla amel edecek hem de bunlara göre davranabilecek olana öğretecek?” buyurdu. Ben hemen atılıp: “-Ben, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Efendimiz (a.s.) elimden tuttu ve şu beş şeyi saydı: “Haramlardan sakınırsan, Allah’ın en âbid kulu olursun! Allah’ın sana olan taksîmine râzı olursan, kanaatta insanların en zengini olursun! Komşuna ihsanda bulun ki kâmil bir mü’min olasın. Kendin için istediğini, başkaları için de iste ki gerçek bir müslüman olasın! Fazla gülme! Çünkü fazla gülmek kalbi öldürür.” (Tirmizî, Zühd 2/2305; İbn Mâce, Zühd 24) Şu bir târihî gerçektir ki, Kur’ân-ı Kerîm’in indiği dönemlerde Araplarda kavim ve kabileleriyle övünme, kendilerini bu yüzden başkalarından üstün görme âdeti son derece güçlü idi. İslâm insanların eşitliği gerçeğini ilan edince bunu sindir­mekte zorlananlar oldu. Bazı soylu aileler kızlarını, fazla değer vermedikleri kabile gençlerine, fakirlere veya azatlı kölelere vermek istemiyorlardı. Allah Resûlü (s.a.s.) bunlarla mücadele et­ti ve onları sabırla terbiye etmeye çalıştı. Nitekim Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah sizden câhiliye gururunu ve atalarla övünme adetini giderdi. İnsanlar iki kısımdır: Biri dindâr, müttakî ve Allah katında değerli olan, diğeri de günahkâr, isyankâr ve Allah katında değersiz olan kimsedir. İnsanlar Âdem oğullarıdır. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Bir toplum atalarıyla övünmekten vazgeçsin; yoksa onlar, Allah indinde burnuyla necâset yuvarlayan böcekten daha değersiz olur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 361) Rasûl-i Müctebâ (s.a.s.) meşhur Veda hutbesinde bütün insanlığa şöyle seslendi: “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arabın baş­ka ırka, başka ırkın Araba, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlâk üs­tünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?” Hep birden “Evet” dediler. “Öyleyse burada olanlar olmayan­lara bildirsin” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 411) İslâm’ın değer ölçüsü, Allah’a ve Rasûlü’ne yakınlaşabilmenin tek yolu takvâdır. Allah saygısının ve korkusunun kalbi bütün yönlerinden kuşatması, gönlün derinliklerine işlemesi, rûhun en latîf ve hassâs inceliklerine sinmesi ve böyle yüksek bir takvâ hissiyâtının tesiriyle kulun Allah Teâlâ’nın hoşnut olmayacağı her türlü düşünce, söz, fiil ve davranışı terk etmesi, buna mukâbil Allah Teâlâ’nın hoşnut olacağı her türlü güzel niyet, söz, fiil ve davranışa bütün gücünü harcayarak koşmasıdır. Efendimiz (s.a.s.)’in çok sevdiği ve terbiyesine özel ihtimâm gösterdiği mümtâz sahabî Muâz b. Cebel (r.a.)’in kendisiyle alakalı naklettiği şu hâdise pek şayân-ı dikkattir: “Resûl-i Ekrem (s.a.s.) beni Yemen’e vâli olarak gönderirken, uğurlamak için Medine’nin dışına kadar teşrîf etti. Ben binek üzerindeydim, O ise yürüyordu. Bana bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra: “-Ey Muâz! Belki bu seneden sonra beni bir daha göremezsin! İhtimal ki şu mescidimle kabrime uğrarsın!” buyurdu. Bu sözleri duyunca, dosttan yâni Allah Resûlü’nden ayrılmanın verdiği hüzünle ağlamaya başladım. Resûlullah (s.a.s.): “-Ağlama ey Muâz!” buyurdu ve sonra yüzünü Medine’ye doğru çevirerek: “-İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olursa olsun Allah’a karşı takvâ sahibi olan müttakîlerdir” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 235) Yine Fahr-i Kâinat (s.a.s.) Efendimiz: “Şüphesiz benim dostlarım gönülleri Allah saygısı ve korkusuyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınan kullardır” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Fiten, 1/4242)

O ihtiyar başına gelmeden habire zırt atiyor

O cazgır kadına kalmış Türklük. Ama türk olmak bu değil bizler onların Agabeyleriyiz bir Türk büyük olarak böyle davranmaz

O kişilere sorulsa ne zama dan beri Türkiyede yaşıyor tahminim çoğunluğu kendileride yakın geçmişte zaman kendileride göç yapmıştır.

@@osmankaya9075 aynen kendileride söylüyor yarısı Almanya’da yaşıyor zaten

Soru soruyorlar cevap vermesine izin vermiyorlar ben utandım

Yapiyorsun spaklyak yapiyorsun

Cok pardon da ayagina kapanip opmelerimi lasim vatanina sahip cikamayan sunefelere saygi duymam saygi duyanada saygi duymam

Filistin'e yahudiler hitlerin zülmünden kaçtı geldiler misafir ve geçici olarak kabul ettiler. sonuç azınlık olursan senin ülken burası demezler güç onlarda olsa aynı Filistin'e dönersin Türkiye Cumhuriyeti benim ülkem benim vatanım kurtuluş savaşında ülkemizi bırakıp kaçmadılar kurtuluş savaşı gazisi torunuyum dört yıl esir kalmış dokuz yıl askerlik yapmış kurtuluş savaşına katılan dedem bence herkes ülkesine gitsin şehit gazi olan Türkse Türkiye bizim

Bence de suriyeli çocuk. Genç yaşına rağmen oldukça kibar olgun davrandı tebrik ederim yaşasın. kardeşlik..

​@@lutfiye3809Suriye'liler bizim kardeşimiz filan değil onlar teröristler Türkiye 'de bombalı saldırı düzenleyen PKK ya açık destek verende onlar ve Türkiye 'nin sırtındanda geçinen onlar ve onlar Müslüman bile değiller kâfirin ta kendileri

Neden Türkiyeni seçdin sorusuna gencin ezanın sesine diye cevab verdiyi anda mevzu bitmişdi. Hz Muhammedin ümmetine sığınmış. Bazı Türkler gibi neden Almaya sorusuna yaşam şartlar burda daha iyi dememiş. Gavurun vatandaşlığını para için alan türklerden daha onurlu bir genc

Keşke bizde o çocuk kadar olabilseydik

10 tane insanami neyse

İnşallah

Sonucu tam ırkçı

Amin inşallah

Gerçekten ayıp millet adına her taraftan çocuğa bu kadar yüklenmek sıkıştırmak haksızlık ✊😠 Yapmayın utanın be 👆✊

İnsan gibi bir suriyeli edepli hakkını savununan çocuğa karşı bir sürü başsız cahııll Türk hayvanı..... .......

Цоцугу динлайин сабр аллахдан

Cocuk hepsine haddini bildirdi cocuk efendi

Hepsi de çocuğun üstüne cullandi. Soruyorlar cevap dinlemiyorlar. Çocuk kaç defa açıklama yaptı bizim başkanımız bizi birbirimize öldürtüyor üstümüze bomba atıyor diyor ama herkes ezberden saldiriyor

Gelmesin kardeşim benim atam 13 yaşında kurtuluş savaşına katıldı

​@@user-xw4mj4xz8matan 13 yaşında savaşa katıldıysa sen niye duruyosun sınırı kollamaya gitsene. Ayrıca atalarımız 13 yaşında savaşa tek başlarına gitmediler, onlara önderlik yapan babaları dedeleri amcaları vardı. Şimdi bu insanların hiçbir silahlı gücü yokken savaşmıyorlar diye yargılamamız bi kenara, 17 yaşında çocuk, kendisine önderlik yapacak büyükleri yok iken nasıl savaşa gidecek süper zeka?

Ama bu linci asla unutmayacak😢Umarım bir gün merhamet edip bizi affeder.

Son soru.

Amin

Ne diyon

Ağzına yüreğine sağlık 👍

Evet ya tam cehalet örnekleri

Şu vatandaşa bak ya

Kendi kötülerimizle uğraşın.burada efendi bir çocuk var onla uğraşıyorlar embesiller.

Aynen

Senn suriyelimisin. Ne helali

50 tane cahile laf anlatıyor da Cahil ne anlar

​@@user-xw4mj4xz8mSende kesinlikle bir Türk olamazsın.

Hastir

​@@user-xw4mj4xz8mAynen helal. Ve sende onun kölesisin

Evinde besle kral

@@archiegod5332 papağan mısın

@@ahmedasperatus4180 evet onlar sadece bunu konuşabiliyorlar "evinde besle" köyüne dön".. Bi gün biri çıkıp bunları geldiği yere sürücek ama dur bakalım

@@kimesne..1444 Bunu uygularsak sen yunanistana geri dönersin 😂

@@ahmedasperatus4180 işte köyüne dön diyenleri biri Bi gün Yunanistana sürücek kim o yiğit Allah CC. Bilir..

Kur'an-ı Kerim/ Hucurât suresi 13: Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Soyunuz sopunuzla birbirinize karşı övünesiniz diye değil, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Allah’a karşı saygısı, korkusu ve O’nun yasaklarından kaçınıp emirlerine itaati en yüksek olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle bilir, her şeyden haberdârdır. TEFSİR: Önceki âyetlerde iman edenlere hitap edilirken bu âyet-i kerîmede bütün insanlara hitap edilir. Çünkü âyetin mesajı yalnız müslümanları değil tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Yüce Allah yaratılış itibariyle insanların eşitliğini, faziletin kişinin bağlı bulunduğu kabile, soy ve ırkta, malda mülkte değil, yalnızca hür iradesiyle kazanacağı takvâ seviyesi ve ahlâkî fazilette olduğunu beyân buyuruyor. Cenâb-ı Hak önce Âdem ve Havva’yı yarattı. Sonra teselsül halinde tüm insanlığı bunlardan yaratıp çoğalttı. Onları milletlere, ırklara, kavim, kabile ve aşiretlere ayırdı. Her millet ayrı bir dilden konuştu; kendilerine ait örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri oluştu. Fakat Yüce Allah bunu karşılıklı övünme ve kavga vesilesi olsun diye değil, insanlar birbirleriyle tanışsınlar, bilişsinler, kültür ve medeniyet alış verişinde bulunsunlar, dünyayı birlikte imar etsinler ve dünya imkânlarından birlikte istifade etsinler diye böyle yapmıştır. Kimsenin bağlı olduğu aile, kabile, kavim ve ırkla övünme hakkı yoktur. Çünkü insanların hepsi bir erkek ve bir kadından yaratılmıştır. Hiç kimsenin ana ve babasını seçme hakkı da yoktur. Bu bakımdan insanın kendi kazancı olmayan bir şey ile övünmesi veya kınanması doğru değildir. Dolayısıyla Allah katında insanın değeri, tercihi elinde olmayan soyu, sopu ve nesebiyle değil, bizzat kendi tercih, niyet, gayret ve çabasıyla kazanacağı takvâsı yani Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınması ve ahlâkî faziletleri iledir. Nitekim Ebû Hüreyre’nin anlattığına göre bir gün Resûlullah (s.a.s.) ashâbına: “-Şu kelimeleri kim benden alıp hem onlarla amel edecek hem de bunlara göre davranabilecek olana öğretecek?” buyurdu. Ben hemen atılıp: “-Ben, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Efendimiz (a.s.) elimden tuttu ve şu beş şeyi saydı: “Haramlardan sakınırsan, Allah’ın en âbid kulu olursun! Allah’ın sana olan taksîmine râzı olursan, kanaatta insanların en zengini olursun! Komşuna ihsanda bulun ki kâmil bir mü’min olasın. Kendin için istediğini, başkaları için de iste ki gerçek bir müslüman olasın! Fazla gülme! Çünkü fazla gülmek kalbi öldürür.” (Tirmizî, Zühd 2/2305; İbn Mâce, Zühd 24) Şu bir târihî gerçektir ki, Kur’ân-ı Kerîm’in indiği dönemlerde Araplarda kavim ve kabileleriyle övünme, kendilerini bu yüzden başkalarından üstün görme âdeti son derece güçlü idi. İslâm insanların eşitliği gerçeğini ilan edince bunu sindir­mekte zorlananlar oldu. Bazı soylu aileler kızlarını, fazla değer vermedikleri kabile gençlerine, fakirlere veya azatlı kölelere vermek istemiyorlardı. Allah Resûlü (s.a.s.) bunlarla mücadele et­ti ve onları sabırla terbiye etmeye çalıştı. Nitekim Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah sizden câhiliye gururunu ve atalarla övünme adetini giderdi. İnsanlar iki kısımdır: Biri dindâr, müttakî ve Allah katında değerli olan, diğeri de günahkâr, isyankâr ve Allah katında değersiz olan kimsedir. İnsanlar Âdem oğullarıdır. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Bir toplum atalarıyla övünmekten vazgeçsin; yoksa onlar, Allah indinde burnuyla necâset yuvarlayan böcekten daha değersiz olur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 361) Rasûl-i Müctebâ (s.a.s.) meşhur Veda hutbesinde bütün insanlığa şöyle seslendi: “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arabın baş­ka ırka, başka ırkın Araba, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlâk üs­tünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?” Hep birden “Evet” dediler. “Öyleyse burada olanlar olmayan­lara bildirsin” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 411) İslâm’ın değer ölçüsü, Allah’a ve Rasûlü’ne yakınlaşabilmenin tek yolu takvâdır. Allah saygısının ve korkusunun kalbi bütün yönlerinden kuşatması, gönlün derinliklerine işlemesi, rûhun en latîf ve hassâs inceliklerine sinmesi ve böyle yüksek bir takvâ hissiyâtının tesiriyle kulun Allah Teâlâ’nın hoşnut olmayacağı her türlü düşünce, söz, fiil ve davranışı terk etmesi, buna mukâbil Allah Teâlâ’nın hoşnut olacağı her türlü güzel niyet, söz, fiil ve davranışa bütün gücünü harcayarak koşmasıdır. Efendimiz (s.a.s.)’in çok sevdiği ve terbiyesine özel ihtimâm gösterdiği mümtâz sahabî Muâz b. Cebel (r.a.)’in kendisiyle alakalı naklettiği şu hâdise pek şayân-ı dikkattir: “Resûl-i Ekrem (s.a.s.) beni Yemen’e vâli olarak gönderirken, uğurlamak için Medine’nin dışına kadar teşrîf etti. Ben binek üzerindeydim, O ise yürüyordu. Bana bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra: “-Ey Muâz! Belki bu seneden sonra beni bir daha göremezsin! İhtimal ki şu mescidimle kabrime uğrarsın!” buyurdu. Bu sözleri duyunca, dosttan yâni Allah Resûlü’nden ayrılmanın verdiği hüzünle ağlamaya başladım. Resûlullah (s.a.s.): “-Ağlama ey Muâz!” buyurdu ve sonra yüzünü Medine’ye doğru çevirerek: “-İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olursa olsun Allah’a karşı takvâ sahibi olan müttakîlerdir” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 235) Yine Fahr-i Kâinat (s.a.s.) Efendimiz: “Şüphesiz benim dostlarım gönülleri Allah saygısı ve korkusuyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınan kullardır” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Fiten, 1/4242)

Harbiden knk

Çok doğru bir tespit olmuş.

Rant, torpil, yandaşlık, yolsuzluk her şey var - birde üstüne tik tokçu anneler çocuklarını beğeni için pazarlayanlar çıktı son 3 yıldır.

Bizim insanımız deme mültecileri savunan Biz Türkler için bizim insanımız diyemez ağzını Yıka da gel

​@@rinseozerya dostum sen git erdoğana laf et boşver 17 yaşındaki mülteciyi. Eminim o çocuk senden daha bilgilidir. Konuşmasına,diksiyonuna gayet dikkat etmeye çalışmış hiç gerilmemiş helal olsun. 17 yaşındaki bir kız çocuğu orda ağlaya ağlaya kaçardı.

@@luckyhealtyy mülteci boku severler derneği üyeleri kendini belli ediyor kansız şrfszlr

@@luckyhealtyy herkesi kendin gibi koyun sanma

Aynende oyle

Chp zihniyeti duyduğu herşeye inanan dinlemeyi sevmeyen hep kendileri konuşmak isteyen karşısındaki herkesi bağırarak susturan zihniyet maalesef

Aynen öyle 👍herkes insan Allah yardımcımız olsun

Ne guzel soyledin be

Insallah cocugun yada torunun vardir. Siz aciyin on sene sonra basiniza gelecekleri düsunmeden.

Aynen öyle 👍

Gerçekten mi sen ne okudun ne iş yapıyorsun

"küçücük" 😅😂

13 yaşında atam kurtuluş savasunda daha küçüktü savaşırken

👏🏻👏🏻👏🏻

Doğru ülke senin gibi vatan hainleriyle dolu.

Tamda öylesiniz

Hayırdır yahu Suriyelilerin reklamını mı yapmaya başladınız şimdi? Bu millet de demiyor ki, "Artık Suriyede savaş bitti. Ekonomileri Türkiyeden daha iyi. Esad geri çağırdı. Neden halen istenmediğiniz ülkede duruyorsunuz ve provokasyon tohumları ekiyorsunuz?"

Bizim insanlarımızda kötü yok tacizci yok hırsız arsız yok katleden yok ya herşeyi onlara söyleyelim her ırkta kötü ve iyi vardır. Önümüzde pırlanta gibi bir çocuk vardı bir kelimesini dinlemeye tahammül edemediniz yazık koca koca insanlar daha dinlemeyi öğrenememiş ler. Hele o bayana çok sinir oldum para yok yok diye rezil etti kendini sende bir mendil açsaydın daha iyiydi rızkı veren Allâh tır önce şükretmeyi öğreteceksin.

Benim atalarımın savaşıp öldüğü toprakları başkasına peşkeş çekmek ırkçılık değildir rezilliğin alın

@@rinseozer Evet atalarımız vatanımız,toprağımız için savaştılar. Fakat bizim memleketimize gelmek zorunda kalan masum bir gencin üzerine gidelim hatta sadece "suriyeli" olduğu için ağzını bile açtırmayalım diye değil. Ki bu muamele ırkçılıktan,haddi aşmaktan başka bir şey değildir. Ben ne arabım ne de suriyeliyim. Türküm ama ondan da önce insanım. Memleketimize gelip ırz düşmanlığı yapanları,hırsızları savunmuyorum. Fakat adam gibi,edebiyle,saygısıyla yaşayanları da kimseye ezdirtmem. Son olarak türkiyede ,hırsız,ırz düşmanı binlerce "türk"var (:

@@rinseozer bırak ya adamlar gelsinler benim ülkemde bana ırkçılık yapsınlar.

​@@rinseozerhaklısın kanka defolup gitsinler bu ülkeden

Ya sinirlerim hopladį kendi oğlum geldi gözümün önüne ne kadar adisininiz ya p daha bir cocuk köpek gibi topanmįşsįnįz ufacık cocuğa hesap soruyonuz çok şükür vatanįmįz onlarda dara düştü geldiler o cocuga söyleyenece siz gidin meclisteki teroristleri temsil eden adilere gösterin o köpek dişlerinizi bu kafayįnan giderseniz sizinde sonunuz o çocuk gibi olacak yazık ufacįk çocuk en küçünüz yetiş yaşįnda terbiyesiler iç savaş belli bir cebhemi var adamların savasacagı ayıp sizin cocugunuz yokmu tabi o çocuk size hiç bir zaman iy birsey düşümez o lafları duyduğu andan ihtibaren tabi her milletin iyiside var kötüsüde ama o daha cocuk onu sevgiyinen bir türk vatandaşı olarak büyüte biliriz bu dünyada herkesin her yerde yaşama hakkı var ama tabi bir sınır lazım bu nizamı saglamak için rabbim size oranının tapusunu gökten atmadı üzülme evladım senin haline o kadar üzüldümki bir an kendi oğlum geldi gözümün önüne tü size halbuki orda coğunuz vatan hainisiniz coğunuz hedepeye oy veryonuz belkide seni cok sevdim adın ne bilmiyoru ama inşallah bir yerde ras geliriz biz müslümanız birimiz dara düştüğünde yardım etmek zorundayız sen onlara inat oku ve iyi bir türk iyi bir mülüman olarak bize i,i vicdanlı imanlı bir insan ol eyer bu yorumumu okursan annene selam söyle sana yapįlanlara üzülmsin siz bizim muhacirimisiniz ama böyle insanların yanįnda bizi utandįrmayın bak o arakaladığįz sürüyeliler bunu yapıyo demesinler selamlar inşallah iyi bir insan olunda rabbim seni orda küçük düsürenler senin iyliğine mühtaç olurlar

Kur'an-ı Kerim/ Hucurât suresi 13: Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Soyunuz sopunuzla birbirinize karşı övünesiniz diye değil, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Allah’a karşı saygısı, korkusu ve O’nun yasaklarından kaçınıp emirlerine itaati en yüksek olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle bilir, her şeyden haberdârdır. TEFSİR: Önceki âyetlerde iman edenlere hitap edilirken bu âyet-i kerîmede bütün insanlara hitap edilir. Çünkü âyetin mesajı yalnız müslümanları değil tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Yüce Allah yaratılış itibariyle insanların eşitliğini, faziletin kişinin bağlı bulunduğu kabile, soy ve ırkta, malda mülkte değil, yalnızca hür iradesiyle kazanacağı takvâ seviyesi ve ahlâkî fazilette olduğunu beyân buyuruyor. Cenâb-ı Hak önce Âdem ve Havva’yı yarattı. Sonra teselsül halinde tüm insanlığı bunlardan yaratıp çoğalttı. Onları milletlere, ırklara, kavim, kabile ve aşiretlere ayırdı. Her millet ayrı bir dilden konuştu; kendilerine ait örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri oluştu. Fakat Yüce Allah bunu karşılıklı övünme ve kavga vesilesi olsun diye değil, insanlar birbirleriyle tanışsınlar, bilişsinler, kültür ve medeniyet alış verişinde bulunsunlar, dünyayı birlikte imar etsinler ve dünya imkânlarından birlikte istifade etsinler diye böyle yapmıştır. Kimsenin bağlı olduğu aile, kabile, kavim ve ırkla övünme hakkı yoktur. Çünkü insanların hepsi bir erkek ve bir kadından yaratılmıştır. Hiç kimsenin ana ve babasını seçme hakkı da yoktur. Bu bakımdan insanın kendi kazancı olmayan bir şey ile övünmesi veya kınanması doğru değildir. Dolayısıyla Allah katında insanın değeri, tercihi elinde olmayan soyu, sopu ve nesebiyle değil, bizzat kendi tercih, niyet, gayret ve çabasıyla kazanacağı takvâsı yani Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınması ve ahlâkî faziletleri iledir. Nitekim Ebû Hüreyre’nin anlattığına göre bir gün Resûlullah (s.a.s.) ashâbına: “-Şu kelimeleri kim benden alıp hem onlarla amel edecek hem de bunlara göre davranabilecek olana öğretecek?” buyurdu. Ben hemen atılıp: “-Ben, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Efendimiz (a.s.) elimden tuttu ve şu beş şeyi saydı: “Haramlardan sakınırsan, Allah’ın en âbid kulu olursun! Allah’ın sana olan taksîmine râzı olursan, kanaatta insanların en zengini olursun! Komşuna ihsanda bulun ki kâmil bir mü’min olasın. Kendin için istediğini, başkaları için de iste ki gerçek bir müslüman olasın! Fazla gülme! Çünkü fazla gülmek kalbi öldürür.” (Tirmizî, Zühd 2/2305; İbn Mâce, Zühd 24) Şu bir târihî gerçektir ki, Kur’ân-ı Kerîm’in indiği dönemlerde Araplarda kavim ve kabileleriyle övünme, kendilerini bu yüzden başkalarından üstün görme âdeti son derece güçlü idi. İslâm insanların eşitliği gerçeğini ilan edince bunu sindir­mekte zorlananlar oldu. Bazı soylu aileler kızlarını, fazla değer vermedikleri kabile gençlerine, fakirlere veya azatlı kölelere vermek istemiyorlardı. Allah Resûlü (s.a.s.) bunlarla mücadele et­ti ve onları sabırla terbiye etmeye çalıştı. Nitekim Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah sizden câhiliye gururunu ve atalarla övünme adetini giderdi. İnsanlar iki kısımdır: Biri dindâr, müttakî ve Allah katında değerli olan, diğeri de günahkâr, isyankâr ve Allah katında değersiz olan kimsedir. İnsanlar Âdem oğullarıdır. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Bir toplum atalarıyla övünmekten vazgeçsin; yoksa onlar, Allah indinde burnuyla necâset yuvarlayan böcekten daha değersiz olur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 361) Rasûl-i Müctebâ (s.a.s.) meşhur Veda hutbesinde bütün insanlığa şöyle seslendi: “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arabın baş­ka ırka, başka ırkın Araba, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlâk üs­tünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?” Hep birden “Evet” dediler. “Öyleyse burada olanlar olmayan­lara bildirsin” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 411) İslâm’ın değer ölçüsü, Allah’a ve Rasûlü’ne yakınlaşabilmenin tek yolu takvâdır. Allah saygısının ve korkusunun kalbi bütün yönlerinden kuşatması, gönlün derinliklerine işlemesi, rûhun en latîf ve hassâs inceliklerine sinmesi ve böyle yüksek bir takvâ hissiyâtının tesiriyle kulun Allah Teâlâ’nın hoşnut olmayacağı her türlü düşünce, söz, fiil ve davranışı terk etmesi, buna mukâbil Allah Teâlâ’nın hoşnut olacağı her türlü güzel niyet, söz, fiil ve davranışa bütün gücünü harcayarak koşmasıdır. Efendimiz (s.a.s.)’in çok sevdiği ve terbiyesine özel ihtimâm gösterdiği mümtâz sahabî Muâz b. Cebel (r.a.)’in kendisiyle alakalı naklettiği şu hâdise pek şayân-ı dikkattir: “Resûl-i Ekrem (s.a.s.) beni Yemen’e vâli olarak gönderirken, uğurlamak için Medine’nin dışına kadar teşrîf etti. Ben binek üzerindeydim, O ise yürüyordu. Bana bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra: “-Ey Muâz! Belki bu seneden sonra beni bir daha göremezsin! İhtimal ki şu mescidimle kabrime uğrarsın!” buyurdu. Bu sözleri duyunca, dosttan yâni Allah Resûlü’nden ayrılmanın verdiği hüzünle ağlamaya başladım. Resûlullah (s.a.s.): “-Ağlama ey Muâz!” buyurdu ve sonra yüzünü Medine’ye doğru çevirerek: “-İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olursa olsun Allah’a karşı takvâ sahibi olan müttakîlerdir” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 235) Yine Fahr-i Kâinat (s.a.s.) Efendimiz: “Şüphesiz benim dostlarım gönülleri Allah saygısı ve korkusuyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınan kullardır” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Fiten, 1/4242)

@@bekirkarakaya585 cok güzel yazmissiniz ellerinize sağlık fakat ben okurken gözlerim doldu okurken burda bu çocuğa hesap soranlari düşündüm onlar bu yazdıklarınıza inanmaz bile biz ne ara insanlıktan çıktık benim insanim bir çocuğa saldırıyor lar resmen cok üzücü bir olay biz ne ara böyle birbirimizi yer olduk artık bu dünya benim insanimada az gelmee başladı iyice insanlığımızı unuttuk depremler seller bize az bile ve halada akillanmiyoruz biz Müslüman ülkesiyiz güya rezillikten üstümüze yok malesef cok üzücü bir olay bir Müslüman düşmanının cocuguna bile böyle yapmaz ama biz elimizden ne geliyosa yapiyoz biz cok cok acımasız bir ülke olduk dilerim RABBIM bizi dahada beter etmez aslında biz hepsini hak ediyoruz

Sen kimi savunduğunun farkında mısın ? Bu ahmet kanjo denen herif saraydan para alıyor kendi propagandasını yapmak ve diğer kardeşlerini ülkeye sokabilmek için.

Ne insan olabilmek lan, 13 milyon yaratiktan var al evinde besle ak troll

Sen kim oluyorsun hakkını arayan vatandaşa sığır diyorsun

@@Ahmet-uj1lbhakkını arayan vatandaş mı kdlajdasmsljd olm biz aynı videoya bakmıyoruz galiba

@@Ahmet-uj1lb kim oluyorsun dediğin kişi insan oluyor ve insanlık haklarını arıyor. sen hangi statüdesin?

Hatta böyle bir videoyu yayına koyarak binlerce insanın birbirine karşı muhabbetini bozmak veya nefretini ziyadeleştirmek çok ağır bir mesuliyet öyle değil mi

Kur'an-ı Kerim/ Hucurât suresi 13: Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Soyunuz sopunuzla birbirinize karşı övünesiniz diye değil, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Allah’a karşı saygısı, korkusu ve O’nun yasaklarından kaçınıp emirlerine itaati en yüksek olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle bilir, her şeyden haberdârdır. TEFSİR: Önceki âyetlerde iman edenlere hitap edilirken bu âyet-i kerîmede bütün insanlara hitap edilir. Çünkü âyetin mesajı yalnız müslümanları değil tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Yüce Allah yaratılış itibariyle insanların eşitliğini, faziletin kişinin bağlı bulunduğu kabile, soy ve ırkta, malda mülkte değil, yalnızca hür iradesiyle kazanacağı takvâ seviyesi ve ahlâkî fazilette olduğunu beyân buyuruyor. Cenâb-ı Hak önce Âdem ve Havva’yı yarattı. Sonra teselsül halinde tüm insanlığı bunlardan yaratıp çoğalttı. Onları milletlere, ırklara, kavim, kabile ve aşiretlere ayırdı. Her millet ayrı bir dilden konuştu; kendilerine ait örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri oluştu. Fakat Yüce Allah bunu karşılıklı övünme ve kavga vesilesi olsun diye değil, insanlar birbirleriyle tanışsınlar, bilişsinler, kültür ve medeniyet alış verişinde bulunsunlar, dünyayı birlikte imar etsinler ve dünya imkânlarından birlikte istifade etsinler diye böyle yapmıştır. Kimsenin bağlı olduğu aile, kabile, kavim ve ırkla övünme hakkı yoktur. Çünkü insanların hepsi bir erkek ve bir kadından yaratılmıştır. Hiç kimsenin ana ve babasını seçme hakkı da yoktur. Bu bakımdan insanın kendi kazancı olmayan bir şey ile övünmesi veya kınanması doğru değildir. Dolayısıyla Allah katında insanın değeri, tercihi elinde olmayan soyu, sopu ve nesebiyle değil, bizzat kendi tercih, niyet, gayret ve çabasıyla kazanacağı takvâsı yani Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınması ve ahlâkî faziletleri iledir. Nitekim Ebû Hüreyre’nin anlattığına göre bir gün Resûlullah (s.a.s.) ashâbına: “-Şu kelimeleri kim benden alıp hem onlarla amel edecek hem de bunlara göre davranabilecek olana öğretecek?” buyurdu. Ben hemen atılıp: “-Ben, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Efendimiz (a.s.) elimden tuttu ve şu beş şeyi saydı: “Haramlardan sakınırsan, Allah’ın en âbid kulu olursun! Allah’ın sana olan taksîmine râzı olursan, kanaatta insanların en zengini olursun! Komşuna ihsanda bulun ki kâmil bir mü’min olasın. Kendin için istediğini, başkaları için de iste ki gerçek bir müslüman olasın! Fazla gülme! Çünkü fazla gülmek kalbi öldürür.” (Tirmizî, Zühd 2/2305; İbn Mâce, Zühd 24) Şu bir târihî gerçektir ki, Kur’ân-ı Kerîm’in indiği dönemlerde Araplarda kavim ve kabileleriyle övünme, kendilerini bu yüzden başkalarından üstün görme âdeti son derece güçlü idi. İslâm insanların eşitliği gerçeğini ilan edince bunu sindir­mekte zorlananlar oldu. Bazı soylu aileler kızlarını, fazla değer vermedikleri kabile gençlerine, fakirlere veya azatlı kölelere vermek istemiyorlardı. Allah Resûlü (s.a.s.) bunlarla mücadele et­ti ve onları sabırla terbiye etmeye çalıştı. Nitekim Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah sizden câhiliye gururunu ve atalarla övünme adetini giderdi. İnsanlar iki kısımdır: Biri dindâr, müttakî ve Allah katında değerli olan, diğeri de günahkâr, isyankâr ve Allah katında değersiz olan kimsedir. İnsanlar Âdem oğullarıdır. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Bir toplum atalarıyla övünmekten vazgeçsin; yoksa onlar, Allah indinde burnuyla necâset yuvarlayan böcekten daha değersiz olur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 361) Rasûl-i Müctebâ (s.a.s.) meşhur Veda hutbesinde bütün insanlığa şöyle seslendi: “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arabın baş­ka ırka, başka ırkın Araba, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlâk üs­tünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?” Hep birden “Evet” dediler. “Öyleyse burada olanlar olmayan­lara bildirsin” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 411) İslâm’ın değer ölçüsü, Allah’a ve Rasûlü’ne yakınlaşabilmenin tek yolu takvâdır. Allah saygısının ve korkusunun kalbi bütün yönlerinden kuşatması, gönlün derinliklerine işlemesi, rûhun en latîf ve hassâs inceliklerine sinmesi ve böyle yüksek bir takvâ hissiyâtının tesiriyle kulun Allah Teâlâ’nın hoşnut olmayacağı her türlü düşünce, söz, fiil ve davranışı terk etmesi, buna mukâbil Allah Teâlâ’nın hoşnut olacağı her türlü güzel niyet, söz, fiil ve davranışa bütün gücünü harcayarak koşmasıdır. Efendimiz (s.a.s.)’in çok sevdiği ve terbiyesine özel ihtimâm gösterdiği mümtâz sahabî Muâz b. Cebel (r.a.)’in kendisiyle alakalı naklettiği şu hâdise pek şayân-ı dikkattir: “Resûl-i Ekrem (s.a.s.) beni Yemen’e vâli olarak gönderirken, uğurlamak için Medine’nin dışına kadar teşrîf etti. Ben binek üzerindeydim, O ise yürüyordu. Bana bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra: “-Ey Muâz! Belki bu seneden sonra beni bir daha göremezsin! İhtimal ki şu mescidimle kabrime uğrarsın!” buyurdu. Bu sözleri duyunca, dosttan yâni Allah Resûlü’nden ayrılmanın verdiği hüzünle ağlamaya başladım. Resûlullah (s.a.s.): “-Ağlama ey Muâz!” buyurdu ve sonra yüzünü Medine’ye doğru çevirerek: “-İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olursa olsun Allah’a karşı takvâ sahibi olan müttakîlerdir” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 235) Yine Fahr-i Kâinat (s.a.s.) Efendimiz: “Şüphesiz benim dostlarım gönülleri Allah saygısı ve korkusuyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınan kullardır” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Fiten, 1/4242)

@@bekirkarakaya585 elhemdu LILLEH

Utanın Bulgaristan dan gelen soydaş Türkleri karaman Türklerini istemediniz

😂😂

😄😃😀

ATANA RAHMET. TÜKLER KENDI BAŞLARINA BELA OLMUŞLAR!!!

TÜRKLERE INSANLIK DERSI VERDI, BILHASSA CAHIL OLAN TÜRKLERE

Bir ıraklı öğrenci okul müdürünü katletti o da 17 yaşındaydı.o zaman bunu niye konuşmuyorsunuz.

Ne helali be yarın. Bunlar bir olup vatanımızı almaya kalkarlar. Sen nediyirsun turkiyenjn durumunu görmüyormusun. KAFA Kalmamış sizde.Hangi ülke yol geçen hanı gibi aliyormu

​@@nursengenc-hh4gj Bu aynı şeye çıkıyor. Her ülkenin insanının iyisi kötüsü var. Evet haklısın ama kendini yanlış ifade ediyorsun. Toplumsal ve bireysel anlamda bu milletin ifade şekli çok zayıf. Hepsi zamanında okumak yerine tarla başına geçmiş ve davar yaymış.

​@@nursengenc-hh4gjTürklerin hepsi istisnasız mükemmellik mi ? Bir kişi kötü diye o milleti kötü YAPMAYACAKSIN. insan haklarına ve her türlü kanuna aykırı.

​@@nursengenc-hh4gjHerkes bilir ki her ülkenin, hatta her ailenin iyi bir insanı vardır, bir de o kadar da iyi olmayan bir insanı vardır. Biliyorum dostum, her parmak aynı değildir, dolayısıyla her ülkenin iyileri ve kötüleri vardır ve Türkiye'de de vardır. iyileri ve kötüleri de var ve şimdi bu videoda izlediğimiz ve kimin iyi, kimin iyi olmadığını bildiğimiz Türkler var.. Bütün insanlar melek değildir

vahşiler

Gelip artistlik yapmicak o zaman. Güya bir bok biliyor. Videonun sonunda askere giderim aslanlar gibi de diyemedi buna ne diceksin!!!

Al evinde besle

@@5everus1 knk ikinci evimiz Türkiye nediyon

@V ne alaka aq savundum için Arap mı oluyorum

git evinde besle akpli

Herkes boş konuşuyor yazıklar olsun

Evet yazık günah. Hepsi bomboş insanlar

Aynen yazık

Valla bende utandım

Kur'an-ı Kerim/ Hucurât suresi 13: Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Soyunuz sopunuzla birbirinize karşı övünesiniz diye değil, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Allah’a karşı saygısı, korkusu ve O’nun yasaklarından kaçınıp emirlerine itaati en yüksek olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle bilir, her şeyden haberdârdır. TEFSİR: Önceki âyetlerde iman edenlere hitap edilirken bu âyet-i kerîmede bütün insanlara hitap edilir. Çünkü âyetin mesajı yalnız müslümanları değil tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Yüce Allah yaratılış itibariyle insanların eşitliğini, faziletin kişinin bağlı bulunduğu kabile, soy ve ırkta, malda mülkte değil, yalnızca hür iradesiyle kazanacağı takvâ seviyesi ve ahlâkî fazilette olduğunu beyân buyuruyor. Cenâb-ı Hak önce Âdem ve Havva’yı yarattı. Sonra teselsül halinde tüm insanlığı bunlardan yaratıp çoğalttı. Onları milletlere, ırklara, kavim, kabile ve aşiretlere ayırdı. Her millet ayrı bir dilden konuştu; kendilerine ait örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri oluştu. Fakat Yüce Allah bunu karşılıklı övünme ve kavga vesilesi olsun diye değil, insanlar birbirleriyle tanışsınlar, bilişsinler, kültür ve medeniyet alış verişinde bulunsunlar, dünyayı birlikte imar etsinler ve dünya imkânlarından birlikte istifade etsinler diye böyle yapmıştır. Kimsenin bağlı olduğu aile, kabile, kavim ve ırkla övünme hakkı yoktur. Çünkü insanların hepsi bir erkek ve bir kadından yaratılmıştır. Hiç kimsenin ana ve babasını seçme hakkı da yoktur. Bu bakımdan insanın kendi kazancı olmayan bir şey ile övünmesi veya kınanması doğru değildir. Dolayısıyla Allah katında insanın değeri, tercihi elinde olmayan soyu, sopu ve nesebiyle değil, bizzat kendi tercih, niyet, gayret ve çabasıyla kazanacağı takvâsı yani Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınması ve ahlâkî faziletleri iledir. Nitekim Ebû Hüreyre’nin anlattığına göre bir gün Resûlullah (s.a.s.) ashâbına: “-Şu kelimeleri kim benden alıp hem onlarla amel edecek hem de bunlara göre davranabilecek olana öğretecek?” buyurdu. Ben hemen atılıp: “-Ben, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Efendimiz (a.s.) elimden tuttu ve şu beş şeyi saydı: “Haramlardan sakınırsan, Allah’ın en âbid kulu olursun! Allah’ın sana olan taksîmine râzı olursan, kanaatta insanların en zengini olursun! Komşuna ihsanda bulun ki kâmil bir mü’min olasın. Kendin için istediğini, başkaları için de iste ki gerçek bir müslüman olasın! Fazla gülme! Çünkü fazla gülmek kalbi öldürür.” (Tirmizî, Zühd 2/2305; İbn Mâce, Zühd 24) Şu bir târihî gerçektir ki, Kur’ân-ı Kerîm’in indiği dönemlerde Araplarda kavim ve kabileleriyle övünme, kendilerini bu yüzden başkalarından üstün görme âdeti son derece güçlü idi. İslâm insanların eşitliği gerçeğini ilan edince bunu sindir­mekte zorlananlar oldu. Bazı soylu aileler kızlarını, fazla değer vermedikleri kabile gençlerine, fakirlere veya azatlı kölelere vermek istemiyorlardı. Allah Resûlü (s.a.s.) bunlarla mücadele et­ti ve onları sabırla terbiye etmeye çalıştı. Nitekim Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah sizden câhiliye gururunu ve atalarla övünme adetini giderdi. İnsanlar iki kısımdır: Biri dindâr, müttakî ve Allah katında değerli olan, diğeri de günahkâr, isyankâr ve Allah katında değersiz olan kimsedir. İnsanlar Âdem oğullarıdır. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Bir toplum atalarıyla övünmekten vazgeçsin; yoksa onlar, Allah indinde burnuyla necâset yuvarlayan böcekten daha değersiz olur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 361) Rasûl-i Müctebâ (s.a.s.) meşhur Veda hutbesinde bütün insanlığa şöyle seslendi: “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arabın baş­ka ırka, başka ırkın Araba, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlâk üs­tünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?” Hep birden “Evet” dediler. “Öyleyse burada olanlar olmayan­lara bildirsin” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 411) İslâm’ın değer ölçüsü, Allah’a ve Rasûlü’ne yakınlaşabilmenin tek yolu takvâdır. Allah saygısının ve korkusunun kalbi bütün yönlerinden kuşatması, gönlün derinliklerine işlemesi, rûhun en latîf ve hassâs inceliklerine sinmesi ve böyle yüksek bir takvâ hissiyâtının tesiriyle kulun Allah Teâlâ’nın hoşnut olmayacağı her türlü düşünce, söz, fiil ve davranışı terk etmesi, buna mukâbil Allah Teâlâ’nın hoşnut olacağı her türlü güzel niyet, söz, fiil ve davranışa bütün gücünü harcayarak koşmasıdır. Efendimiz (s.a.s.)’in çok sevdiği ve terbiyesine özel ihtimâm gösterdiği mümtâz sahabî Muâz b. Cebel (r.a.)’in kendisiyle alakalı naklettiği şu hâdise pek şayân-ı dikkattir: “Resûl-i Ekrem (s.a.s.) beni Yemen’e vâli olarak gönderirken, uğurlamak için Medine’nin dışına kadar teşrîf etti. Ben binek üzerindeydim, O ise yürüyordu. Bana bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra: “-Ey Muâz! Belki bu seneden sonra beni bir daha göremezsin! İhtimal ki şu mescidimle kabrime uğrarsın!” buyurdu. Bu sözleri duyunca, dosttan yâni Allah Resûlü’nden ayrılmanın verdiği hüzünle ağlamaya başladım. Resûlullah (s.a.s.): “-Ağlama ey Muâz!” buyurdu ve sonra yüzünü Medine’ye doğru çevirerek: “-İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olursa olsun Allah’a karşı takvâ sahibi olan müttakîlerdir” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 235) Yine Fahr-i Kâinat (s.a.s.) Efendimiz: “Şüphesiz benim dostlarım gönülleri Allah saygısı ve korkusuyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınan kullardır” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Fiten, 1/4242)

Âmîn

Evet gerçekten çok kötü bir şey düşünsene aynı şey bizim başımıza gelmiş gerçekten utanç verici bir durum Allah ırkçılık yapanların belasını versin inşallah

Gitsin kendi ülkesinde 1 okusun Burası besleme kampı değil

@@rinseozer Burası Senin ülken olabilir Ama her şeyin sahibi olan Allah'tır onlara Sonuç olarak sen bakmıyorsun Allah onları rızkını veriyor kötü olanları var Evet bunu kabul ediyorum yani onları kimse istemez Ama bu senin Herkese aynı kefeye koyup tartma𝑁 anlamına 𝐺𝐸𝐿𝑀𝐼𝑌𝑂𝑅. Tanımadığın bir insanı yargılayamazSin

@@Mervecan2025YKS yargılarımı.bu ülkeyi kurmak için benim insanların cephede çarıklarıını yiyerek savaştı..90 bin asker buzda donarak öldü.kadjnlara tecavüz edildi..15 yaşındakiler cephede savaştı.açlıkla acılarla kurulan bu ülke atalarımızın türk milletine emanetidir..1 karış toprağımızı kimseye peşkeş cekmeyiz.yarın bu ülkede savaş olsa gtüne bakmadan kaçacaklar benim çıcugumun rızkına ortak olamaz yıllarca tğrk milletinin cebinden çıkan vergilerle yapılan okul hastane yollarda 1 kuruş emegi olmayanlar cırıt atamaz.. sizede onlarda hakkımız zehir zıkkım olsun..

​@@rinseozerkontrolsüz deneyimsiz alması erdoğan ve AKP lilerin sucu paraya gelecek olursakta emin olun bizim vergilerimizden bir şey aldıkları yok Avrupa Birliği Göcmenleri Türkiye de tutmak için milyarlarca euro verıyor savas konusunda da onlar bizim gibi yabancı ülkelerle savasmıyor iç savas yani kendi ırkından insanlarla savasmak durumunda kalıyor ve bu duruma razı gelmeyenler doğal olarak yakın komsu ülkelere göç ediyor yapılması gereken savasın sonlanması esatla anlasılıp ülkelerine geri dönmesini hızlandırmak kalanlarda şehirlerde başı boş gezmektense Suriye sınırına yakın hangi şehirler varsa o bölgede tanpon alan kurup barınsınlar en mantıklı çözüm

Aynen

Öyle

Aynen ukraynalilara buyurun gelin baş tacisiniz diyenler musluman diye suriyelileri hor göruyo ateist atalarinin zihniyeti bu

Senin deden savastan kacmis galiba bu ülke icin can alip kan akıtmamış belli bos belesten atmandan

Aynennn yaaaa

Yok ya nerdeymiş? Suriyeliler gelmeden tecavuz mu vardi ? Her kes kendi istegi Ile paçasini araliyodu

Okulunu bırakmış Çocuk 😢 cocuklarimizi bile kendimiz gibi sevgisiz yetiştiriyoruz ya helal olsun size 👏🏻 saygı göstermiyoruz ama bekliyoruz .

Fahrettin altun'un başarılı çalışması 😊 Bu çocuğu kim gönderiyor oraya? Sanki zorla sokakta çevirmiş götürmüşler gibi algı yapılmış burada!. Bir kalabalığın olduğunu yere sen gitmişsin Suriye politikası savunmuşsun merhaba bide Ahaber çıkmış bize Türkiye yardım etmedi, Avrupa Birliği yardım etti diyordun akılsızca valilik bize 600 TL verdi diyor çocuk A haber sunucuda insanları salak yerine koyuyor evet onuda biz vermiyoruz AB veriyor diyor. Bir insan politik olarak da bu kadar aptal olabilirmi?

Hak edene

İşte aradım yorum

Tamam yarın bir gün bacına yada Anana laf atarsa birisi görürsün ahlağı kötü niyeti.

Defolun gidin

aynen ya yazık çocuğa.

kanal sahibi kışkırtıyor belli zaferden gani almış

@@hardwarehunter bende Almanya-da yaşa yan bi insanım . Ve türkiye ye gelen insanlarımızdan utanıyorum. Adam kendi emek gücünü satıyor almanyaya buranın ekonomisini kalkındırmaya yardımcı oluyor ve gidip 17 yaşındaki çocuğa laf yetistiryor . Utanması gerekiyor o çocuğu en iyi kendisi anlaması gerek insanları dili dini ırkına göre ayırmak akıl işi değil. Sunucu zaten ATEŞE ODUN ATMIŞ. KINIYORUM KENDISINI...

@V Fikrimi herdaim söyleme hakkım var. Şu nu deseniz bana "almanya-da yaşayıp türkiye için oy kulanma hakiniz olmamalı EVET HAKLISINIZ DERIM " bizlerde yabancı bi ülkede yaşıyoruz. Bi kişinin yaptığını bütün ırka mal edilmesi doğru bi yaklaşım biçimi değil sevgili kardeşim..

Az bile yapmışlar sen git ülkelerine sana ne yapıyorlar gör

@@user-oh2zq3sl5z ülkene dön

@@user-oh2zq3sl5z çölüne dön!

@@elisadenizli4325 ne kadar igrenc insanlarsiniz bu laflari multecilere degil onlari ulkeye alanlara soyleyin tabi yiyorsa

@@crazybabaprogamer5050 fakir türk

@@crazybabaprogamer5050 sizin fakirliginiz ben ve benim gibileri mutlu ediyor zenginliğin tadı siz fakirler sayesinde çıkıyor

Artık vatandaş dolmus

Erdemsiz bir toplumun en bariz göstergesi

Tek cümleyle

Çavuş güzel demişsin zaten ülke bunun gibi insanlar yüzünden böyle hükümet bunlara iyi para verse hemen yalakalık yaparlar kimse haklı ve doğrunun yanında değil herşey para ve menfaat

serefsizler diyolarki çocuğa cevap ver ama konuşturamıyorlar

hakkını yiyene aptal olup, hakkını savunana gaddar olan gerizekalılara selam olsun.....

@edo6050 az bile gittiler!

Niye bu kadar ayrımcılık ben almanyadayım böyle muamele gormedım bırı yapsa polis gelse ağır ceza keserler

​@@user-vx3st8rc8rama burda kaçak geliyorlar Almanya'da kontrol var

Konuşturmuyorlar ki.

​@@user-vx3st8rc8rAlmanya'da sana böyle yapsalar zoruna gider di mi kardeş. Ben de yurtdısında kaldım. Aynen bu çocuk gibi muamele gördük.

Tabikinede sorun yoktu

🎉🎉🎉🎉🎉🎉

Helal kral adamsın yeminle doğrudur👍👍

En azından onlar zararsız suryeliler her bolu yapıyo

Çocuk hakli iç savaş vardi orada evet ama millet de hakli vatandaşlık kimseye bu kadar kolay verilmemeli.Ister avrupalı ister suriyeli evet gelmişler ama en son şuanki başkanları geri çağırmıştı ülkelerine dönmeleri için ve gitmiyorlar çünkü vatandaşlıklari var. Burada haklı olan teyze. Vatandaşlık haysiyet demektir.Bu çocuk düzgün olabilir ama suriyelilerin geneli bu kadar iyi veya anne babasi eğitimli olan kesimden değiller.

Masallah çocuğa birakinda konussun cocuk

Biz hep böyleydik

Siz həmişə vicdansız omusuz yaziklar olsun Türkiyə millətinə

Allahın qanunlarından imandan çıxmısiz ona görədə məhv olursuz Allahın qəzəbinə gəlirsiz

Hadi oradan.

vallahi tilt oldum teyzeye boyna çocuğu tepikliyo itiyor

Onu etmezler

O yaşlilar dediğin insanlar ülkesinde vergi ödiyen zamaninda ülkesi icin hizmet etmis insanlar avrupadaki yaslilar kac ülke geziyor haberin varmi emekli maasi ile bizim ülkede adam emekli oluyor ama hala daha çalışıyor

Fahrettin altun'un başarılı çalışması 😊 Bu çocuğu kim gönderiyor oraya? Sanki zorla sokakta çevirmiş götürmüşler gibi algı yapılmış burada!. Bir kalabalığın olduğunu yere sen gitmişsin Suriye politikası savunmuşsun merhaba bide Ahaber çıkmış bize Türkiye yardım etmedi, Avrupa Birliği yardım etti diyordun akılsızca valilik bize 600 TL verdi diyor çocuk A haber sunucuda insanları salak yerine koyuyor evet onuda biz vermiyoruz AB veriyor diyor. Bir insan politik olarak da bu kadar aptal olabilirmi?

حزين جدآ عندما قال انا انسان

@@archiegod5332 almanyada ne yapıyorsun 5 milyon türk var

@@archiegod5332 son cumlem sana ait bu sirtlanlarin derdi musluman olmalari okadar ukranyalida geldi kimse niye aliyorsunuz demiyor yurt disinda okadar turk var onlarin vatandasliklari yokmu cana kaleden bahsediyo orda tek turkmu var niye kactiniz diyorlarya SIMDI OKDAR TURK EGITIMCI turkiyeden kacmaya calismiyormu gidip de orda tuvalet temizlerim demiyormu DOKTORLAR ekonomi sikintidan kacanlar KURSUNDAN MI KACMIYACAK 15 TEMMUZDAMUSLUMANLAR cikti sokaga sizin gibiler TV KARSISINDA KAHVE YUDUMLADI yaziklar olsun size SIFATLARA BAKMAK YETIYO bu ulke sizin deil sizde yunan bulgar yahudi ermeni kalintilarisiniz zamaninda vatandaslik almis turk kimliginde turk MUSLUMAN dusmanisiniz

😢

Yazıklar olsun cahillik dizboyu koca koca insanlar dinlemsini de bilmiyorlar bağırıp duruyorlar.

Sadece suriyeli değilbütün yabacılar gitsin hekes ülkesi için çlışsın burada açtıkları lüks iş yerleri kendi ülkesinde lüks arabalarını karınca sürüsü gibi matorlarını oralarda kullansınlar trafikde ekonemide böylece rahatlasın misafilikse onunda kısası makbul 10 sene misafirlik nerde görülmüş ne temizlik ne saygı var 10 metreötede çöp konteynırına değil komşusunun kapısına atıyorlar inanmayan gelsin Payasa gözleri ile görsünlser

Peki ben almanyadan geldim diyip boş boş konuşan adama ne demeli kendisi Almanya'ya gitmiş iltica etmiş kalkmış Suriyeli yi yargılıyor yemin ederim şundan eminim ki Allah bu ülkeyi perişan edecek bu zihniyetler yüzünden 😂

Sende onu öldür

Amin amin.

Suriyeliler bayramda tatile gidip geliyor ne öldürülmesi kac yıl gecti uyanin artık senden benden rahat yaşıyorlar adamlar

🤲🤲

Aminn

İnan bana orda konuşan çoğunun aslına baksan onlarda başka yerden gelmiştir. Gerçek Türk insanı böyle değil..

Türkiye misafirperver millet değil kendinizi övmeyin

​@@Gamebox74adam Türk milletini övmemiş zaten biz bitmişiz diyo daha ne desin. Eleştiriyo yaniii

Zaten hic bir aslen türk deyildir

Bu gün 17 yaşında yarın terörist

Kur'an-ı Kerim/ Hucurât suresi 13: Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Soyunuz sopunuzla birbirinize karşı övünesiniz diye değil, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Allah’a karşı saygısı, korkusu ve O’nun yasaklarından kaçınıp emirlerine itaati en yüksek olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle bilir, her şeyden haberdârdır. TEFSİR: Önceki âyetlerde iman edenlere hitap edilirken bu âyet-i kerîmede bütün insanlara hitap edilir. Çünkü âyetin mesajı yalnız müslümanları değil tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Yüce Allah yaratılış itibariyle insanların eşitliğini, faziletin kişinin bağlı bulunduğu kabile, soy ve ırkta, malda mülkte değil, yalnızca hür iradesiyle kazanacağı takvâ seviyesi ve ahlâkî fazilette olduğunu beyân buyuruyor. Cenâb-ı Hak önce Âdem ve Havva’yı yarattı. Sonra teselsül halinde tüm insanlığı bunlardan yaratıp çoğalttı. Onları milletlere, ırklara, kavim, kabile ve aşiretlere ayırdı. Her millet ayrı bir dilden konuştu; kendilerine ait örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri oluştu. Fakat Yüce Allah bunu karşılıklı övünme ve kavga vesilesi olsun diye değil, insanlar birbirleriyle tanışsınlar, bilişsinler, kültür ve medeniyet alış verişinde bulunsunlar, dünyayı birlikte imar etsinler ve dünya imkânlarından birlikte istifade etsinler diye böyle yapmıştır. Kimsenin bağlı olduğu aile, kabile, kavim ve ırkla övünme hakkı yoktur. Çünkü insanların hepsi bir erkek ve bir kadından yaratılmıştır. Hiç kimsenin ana ve babasını seçme hakkı da yoktur. Bu bakımdan insanın kendi kazancı olmayan bir şey ile övünmesi veya kınanması doğru değildir. Dolayısıyla Allah katında insanın değeri, tercihi elinde olmayan soyu, sopu ve nesebiyle değil, bizzat kendi tercih, niyet, gayret ve çabasıyla kazanacağı takvâsı yani Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınması ve ahlâkî faziletleri iledir. Nitekim Ebû Hüreyre’nin anlattığına göre bir gün Resûlullah (s.a.s.) ashâbına: “-Şu kelimeleri kim benden alıp hem onlarla amel edecek hem de bunlara göre davranabilecek olana öğretecek?” buyurdu. Ben hemen atılıp: “-Ben, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Efendimiz (a.s.) elimden tuttu ve şu beş şeyi saydı: “Haramlardan sakınırsan, Allah’ın en âbid kulu olursun! Allah’ın sana olan taksîmine râzı olursan, kanaatta insanların en zengini olursun! Komşuna ihsanda bulun ki kâmil bir mü’min olasın. Kendin için istediğini, başkaları için de iste ki gerçek bir müslüman olasın! Fazla gülme! Çünkü fazla gülmek kalbi öldürür.” (Tirmizî, Zühd 2/2305; İbn Mâce, Zühd 24) Şu bir târihî gerçektir ki, Kur’ân-ı Kerîm’in indiği dönemlerde Araplarda kavim ve kabileleriyle övünme, kendilerini bu yüzden başkalarından üstün görme âdeti son derece güçlü idi. İslâm insanların eşitliği gerçeğini ilan edince bunu sindir­mekte zorlananlar oldu. Bazı soylu aileler kızlarını, fazla değer vermedikleri kabile gençlerine, fakirlere veya azatlı kölelere vermek istemiyorlardı. Allah Resûlü (s.a.s.) bunlarla mücadele et­ti ve onları sabırla terbiye etmeye çalıştı. Nitekim Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah sizden câhiliye gururunu ve atalarla övünme adetini giderdi. İnsanlar iki kısımdır: Biri dindâr, müttakî ve Allah katında değerli olan, diğeri de günahkâr, isyankâr ve Allah katında değersiz olan kimsedir. İnsanlar Âdem oğullarıdır. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Bir toplum atalarıyla övünmekten vazgeçsin; yoksa onlar, Allah indinde burnuyla necâset yuvarlayan böcekten daha değersiz olur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 361) Rasûl-i Müctebâ (s.a.s.) meşhur Veda hutbesinde bütün insanlığa şöyle seslendi: “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arabın baş­ka ırka, başka ırkın Araba, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlâk üs­tünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?” Hep birden “Evet” dediler. “Öyleyse burada olanlar olmayan­lara bildirsin” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 411) İslâm’ın değer ölçüsü, Allah’a ve Rasûlü’ne yakınlaşabilmenin tek yolu takvâdır. Allah saygısının ve korkusunun kalbi bütün yönlerinden kuşatması, gönlün derinliklerine işlemesi, rûhun en latîf ve hassâs inceliklerine sinmesi ve böyle yüksek bir takvâ hissiyâtının tesiriyle kulun Allah Teâlâ’nın hoşnut olmayacağı her türlü düşünce, söz, fiil ve davranışı terk etmesi, buna mukâbil Allah Teâlâ’nın hoşnut olacağı her türlü güzel niyet, söz, fiil ve davranışa bütün gücünü harcayarak koşmasıdır. Efendimiz (s.a.s.)’in çok sevdiği ve terbiyesine özel ihtimâm gösterdiği mümtâz sahabî Muâz b. Cebel (r.a.)’in kendisiyle alakalı naklettiği şu hâdise pek şayân-ı dikkattir: “Resûl-i Ekrem (s.a.s.) beni Yemen’e vâli olarak gönderirken, uğurlamak için Medine’nin dışına kadar teşrîf etti. Ben binek üzerindeydim, O ise yürüyordu. Bana bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra: “-Ey Muâz! Belki bu seneden sonra beni bir daha göremezsin! İhtimal ki şu mescidimle kabrime uğrarsın!” buyurdu. Bu sözleri duyunca, dosttan yâni Allah Resûlü’nden ayrılmanın verdiği hüzünle ağlamaya başladım. Resûlullah (s.a.s.): “-Ağlama ey Muâz!” buyurdu ve sonra yüzünü Medine’ye doğru çevirerek: “-İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olursa olsun Allah’a karşı takvâ sahibi olan müttakîlerdir” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 235) Yine Fahr-i Kâinat (s.a.s.) Efendimiz: “Şüphesiz benim dostlarım gönülleri Allah saygısı ve korkusuyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınan kullardır” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Fiten, 1/4242)

Bir kerede de kendi halkınıza acıyın

Kur'an-ı Kerim/ Hucurât suresi 13: Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Soyunuz sopunuzla birbirinize karşı övünesiniz diye değil, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Allah’a karşı saygısı, korkusu ve O’nun yasaklarından kaçınıp emirlerine itaati en yüksek olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle bilir, her şeyden haberdârdır. TEFSİR: Önceki âyetlerde iman edenlere hitap edilirken bu âyet-i kerîmede bütün insanlara hitap edilir. Çünkü âyetin mesajı yalnız müslümanları değil tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Yüce Allah yaratılış itibariyle insanların eşitliğini, faziletin kişinin bağlı bulunduğu kabile, soy ve ırkta, malda mülkte değil, yalnızca hür iradesiyle kazanacağı takvâ seviyesi ve ahlâkî fazilette olduğunu beyân buyuruyor. Cenâb-ı Hak önce Âdem ve Havva’yı yarattı. Sonra teselsül halinde tüm insanlığı bunlardan yaratıp çoğalttı. Onları milletlere, ırklara, kavim, kabile ve aşiretlere ayırdı. Her millet ayrı bir dilden konuştu; kendilerine ait örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri oluştu. Fakat Yüce Allah bunu karşılıklı övünme ve kavga vesilesi olsun diye değil, insanlar birbirleriyle tanışsınlar, bilişsinler, kültür ve medeniyet alış verişinde bulunsunlar, dünyayı birlikte imar etsinler ve dünya imkânlarından birlikte istifade etsinler diye böyle yapmıştır. Kimsenin bağlı olduğu aile, kabile, kavim ve ırkla övünme hakkı yoktur. Çünkü insanların hepsi bir erkek ve bir kadından yaratılmıştır. Hiç kimsenin ana ve babasını seçme hakkı da yoktur. Bu bakımdan insanın kendi kazancı olmayan bir şey ile övünmesi veya kınanması doğru değildir. Dolayısıyla Allah katında insanın değeri, tercihi elinde olmayan soyu, sopu ve nesebiyle değil, bizzat kendi tercih, niyet, gayret ve çabasıyla kazanacağı takvâsı yani Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınması ve ahlâkî faziletleri iledir. Nitekim Ebû Hüreyre’nin anlattığına göre bir gün Resûlullah (s.a.s.) ashâbına: “-Şu kelimeleri kim benden alıp hem onlarla amel edecek hem de bunlara göre davranabilecek olana öğretecek?” buyurdu. Ben hemen atılıp: “-Ben, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Efendimiz (a.s.) elimden tuttu ve şu beş şeyi saydı: “Haramlardan sakınırsan, Allah’ın en âbid kulu olursun! Allah’ın sana olan taksîmine râzı olursan, kanaatta insanların en zengini olursun! Komşuna ihsanda bulun ki kâmil bir mü’min olasın. Kendin için istediğini, başkaları için de iste ki gerçek bir müslüman olasın! Fazla gülme! Çünkü fazla gülmek kalbi öldürür.” (Tirmizî, Zühd 2/2305; İbn Mâce, Zühd 24) Şu bir târihî gerçektir ki, Kur’ân-ı Kerîm’in indiği dönemlerde Araplarda kavim ve kabileleriyle övünme, kendilerini bu yüzden başkalarından üstün görme âdeti son derece güçlü idi. İslâm insanların eşitliği gerçeğini ilan edince bunu sindir­mekte zorlananlar oldu. Bazı soylu aileler kızlarını, fazla değer vermedikleri kabile gençlerine, fakirlere veya azatlı kölelere vermek istemiyorlardı. Allah Resûlü (s.a.s.) bunlarla mücadele et­ti ve onları sabırla terbiye etmeye çalıştı. Nitekim Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah sizden câhiliye gururunu ve atalarla övünme adetini giderdi. İnsanlar iki kısımdır: Biri dindâr, müttakî ve Allah katında değerli olan, diğeri de günahkâr, isyankâr ve Allah katında değersiz olan kimsedir. İnsanlar Âdem oğullarıdır. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Bir toplum atalarıyla övünmekten vazgeçsin; yoksa onlar, Allah indinde burnuyla necâset yuvarlayan böcekten daha değersiz olur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 361) Rasûl-i Müctebâ (s.a.s.) meşhur Veda hutbesinde bütün insanlığa şöyle seslendi: “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arabın baş­ka ırka, başka ırkın Araba, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlâk üs­tünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?” Hep birden “Evet” dediler. “Öyleyse burada olanlar olmayan­lara bildirsin” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 411) İslâm’ın değer ölçüsü, Allah’a ve Rasûlü’ne yakınlaşabilmenin tek yolu takvâdır. Allah saygısının ve korkusunun kalbi bütün yönlerinden kuşatması, gönlün derinliklerine işlemesi, rûhun en latîf ve hassâs inceliklerine sinmesi ve böyle yüksek bir takvâ hissiyâtının tesiriyle kulun Allah Teâlâ’nın hoşnut olmayacağı her türlü düşünce, söz, fiil ve davranışı terk etmesi, buna mukâbil Allah Teâlâ’nın hoşnut olacağı her türlü güzel niyet, söz, fiil ve davranışa bütün gücünü harcayarak koşmasıdır. Efendimiz (s.a.s.)’in çok sevdiği ve terbiyesine özel ihtimâm gösterdiği mümtâz sahabî Muâz b. Cebel (r.a.)’in kendisiyle alakalı naklettiği şu hâdise pek şayân-ı dikkattir: “Resûl-i Ekrem (s.a.s.) beni Yemen’e vâli olarak gönderirken, uğurlamak için Medine’nin dışına kadar teşrîf etti. Ben binek üzerindeydim, O ise yürüyordu. Bana bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra: “-Ey Muâz! Belki bu seneden sonra beni bir daha göremezsin! İhtimal ki şu mescidimle kabrime uğrarsın!” buyurdu. Bu sözleri duyunca, dosttan yâni Allah Resûlü’nden ayrılmanın verdiği hüzünle ağlamaya başladım. Resûlullah (s.a.s.): “-Ağlama ey Muâz!” buyurdu ve sonra yüzünü Medine’ye doğru çevirerek: “-İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olursa olsun Allah’a karşı takvâ sahibi olan müttakîlerdir” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 235) Yine Fahr-i Kâinat (s.a.s.) Efendimiz: “Şüphesiz benim dostlarım gönülleri Allah saygısı ve korkusuyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınan kullardır” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Fiten, 1/4242)