Рет қаралды 39,451
Özcan Deniz… O doğduğunda takvim yaprakları 19 Mayıs 1972’yi gösteriyordu.
Kadriye Hanım ile Sadık Bey’in ikinci çocuğu olarak Ankara’nın gecekondu mahallesi olarak bilinen Yenidoğan’da dünyaya geldi. 4 kardeşiyle birlikte 5 yaşına kadar Ankara’da yaşadı.
Deniz ailesi, 1977 yılında Aydın’a göç etti. Özcan’ın çocukluk ve gençlik yılları Aydın’da geçti. Okula burada başladı. Aydın Halide Altun İlkokulu’nda eğitim gördü.
Fakir bir ailede büyüdü Özcan Deniz. Sabah yıkılan, akşam yeniden yapılan bir gecekondu mahallesinde oturuyorlardı. Annesi ‘köfte yapmak için bayat ekmek lazım’ bahanesiyle komşulardan ekmek topluyordu. Özcan’ın okulda açlıktan bayıldığı bile olmuştu.
Aslen Ağrılı bir ailenin çocuğu olan Özcan Deniz, Balçiçek Pamir’e verdiği röportajında kürt kökenli olduğunu söyleyerek şunları ifade etmişti;
“Ben Ankara'da doğdum. Yenidoğan'da büyüdüm. Sonra Aydın'a gittik. Kürdüz biz. Ankara'da doğduğum mahalle kürt mahallesiydi. Aydın'da etrafımızda hep kürt aileler vardı. Çocuk bakış açısı işte, biraz da cahillik Türkiye'de yaşayan herkesi kürt zannederdim. Başka millet tanımadım ki. Bir gün 7 yaşındayken bütün aile topluca dayıma kız istemeye gittik. Nasıl keyifliyiz. Elimizde çikolatalar falan. Hiç unutmam annemin kucağına tırmanmıştım. Eve girdiğimizde kimse yoktu. Beklemeye başladık. Sonra sert bakışlı bir adam geldi ve "Ben kürtlere kız vermem" diye bağırdı. Kendi kendime "Acaba bu adam kim?" diye düşündüm. Kürt olmanın ne demek olduğunu, anlamını ilk kez 7 yaşında öğrendim”
Babası işsiz olduğu için abisiyle birlikte evi geçindirmek zorundaydı. 11 yaşındayken günde 10 kilometre yürüyerek çalışmaya gidiyordu.
Pazarda simit, limon, pide satmaktan inşaat işçiliğine, kaportacılığa kadar yapmadığı iş kalmadı.
Fakat genç Özcan yeteneklerinin farkındaydı ve bunun körelmesine izin vermek istemiyordu.
Okul hayatı boyunca kendi yazdığı küçük hikayeleri oyunlaştırarak arkadaşlarıyla kurduğu küçük amatör tiyatro topluluğu ile çevre yörelere turneler düzenledi. Kaleminin keskinliğinden sonra müziğe olan ilgisini de keşfetmesi çok sürmedi. Öğrenim süresi boyunca okuldaki aktivitelerde solist olarak yer aldı.
Hayatında ilk kez bir arkadaş düğününde sahneye çıktı. İpek Mendil Tane Tane türküsünü söyledi.
O gün sahneye çıktığı için 50 lira kazanmıştı. Bu para ailesinin aylık kazancından fazlaydı. Eve gittiğinde parayı nasıl kazandığını söylememişti. Hatta bu yüzde babası “Nereden çaldın?” bunu diyerek oğlunu dövmüştü.
Özcan Deniz’in sahnede gösterdiği performans çok beğenildi. Orkestra şefi de bu genç yeteneği turnelere davet etti. Özcan ise, babasından gizli gizli sahnelere çıkmaya başladı.
İzmir ve Antalya’da sahnelere çıkıyordu. İzmir’de şarkı söylemeye başladığında henüz 13 yaşındaydı. 14 yaşında Mavi Deniz adını verdiği kendi orkestrasını kurdu. 1985 yılında ortaokula giderken, müzik uğruna okulu bıraktı.
Aydın Sultanhisar Kasabası’nda düzenlenen geleneksel ses yarışmasında birinci oldu. Festivalin sunucusu Cenk Koray’ın tavsiyesiyle 1988 yılında rotasını İstanbul’a çevirdi.
Tepebaşı’nda dokunsalar yıkılacak bir otelin, kapısı kapanmayan bir odasını tuttu. Her gün İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’na yürüyerek giderek, demo kasetini dinleyecek birini aramaktaydı. Kimse yüzüne bile bakmadı.
1 yıl boyunca İstanbul’da kalan Özcan Deniz, burada keşfedilmek için çabalasa da, kimse kasetini dinlemedi.
Düğünlerde şarkı söyleyerek biriktirdiği para, İstanbul’da suyunu çekmişti. Rehin kaldığı otel odasında kendisine bir çare ararken, eli bir anda pantolonunu arka cebine gitti. Cebinde bir kartvizit vardı. O kartvizitte, Aydın’da bir düğünde onu dinleyip “Beni mutlaka ara” diyen Almancı organizatörün numarası vardı.
Resepsiyondan gizli bir şekilde Almanya numarasını çevirdi. Organizatör 1 hafta içinde vize işlemlerini başlatacağını söyledi. Fakat Almanya, işsiz, sigortasız ve parasız Özcan’a vize vermemişti.
Fakat o bu yolda yürümeye kararlıydı. Zaman zaman İstanbul’un çeşitli gazinolarında sahneye çıkan Özcan Deniz bir gün gözünü kararttı. Bir TIR’ın ikiye bölünmüş benzin deposunda kıvrılarak Almanya’ya gitmeye kalktı, fakat Edirne’den geri döndü. Artık Almanya hayallerinin suya düştüğünü düşünürken, bir gün şeytanın bacağını kırdı.
İçinde Emrah ve Öztürk Serengil’in olduğu bir turne ile Almanya uçağında kendisine yer buldu. 18 yaşında gurbet ellere, Almanya’nın yoluna düştü.
Münih’te parasız kalan ve 2 yıl boyunca zor günler geçiren Özcan Deniz’in hayatının dönüm noktası Prestij Müzik’in sanatçısı Yaşar Yağmur’la tanışması oldu.
İstanbul’da keşfedilemeyen Özcan Deniz, 1992 yılında Almanya’da ilk albümü Yine Ağlattın Beni’yi çıkardı.
Yine Yaşar Yağmur’un aracılığıyla, prestij müzik’in ortaklarından Hilmi Topaloğlu ile tanıştı. 17-18 yaşlarında İMÇ’de çalmadık kapı bırakmayan Özcan Deniz’in sesini beğenen yapımcılar albüm yapılmasına karar verdi.
#ÖzcanDeniz #ÖzcanDenizKimdir #ÖzcanDenizHayatı