Bülent Erkoç… Yani hepimizin tanıdığı isimle Türk Sanat Müziğinin Diva’sı Bülent Ersoy… O doğduğunda takvimler 9 Haziran 1952’yi gösteriyordu.
Bankacı çift Fikret Erkoç ile Naciye Poyraz’ın evladı Bülent Erkoç, Malatya’da dünyaya geldi.
1960 yılına kadar Malatya’da yaşayan Bülent için hayatın akışı, ailesinin İstanbul’a göç etmesiyle birlikte değişti.
Küçük yaşlarda İstanbul’a gelen Bülent, saygılı ve terbiyeli bir çocuktu. Öğrencilik yıllarında derslerini hiç aksatmayan Bülent’e arkadaşları inek lakabını taktı.
Tıpkı ailesi gibi bankacı olmak için Kadıköy Ticaret Lisesi’nde okuyan Bülent Erkoç’un müziğe olan ilgisi çocuk yaşlarda başladı. Liseyi bitirdikten sonra İstanbul Belediyesi’nin devlet konservatuvarına kayıt oldu. Rıdvan Aytan ve Melahat Pars gibi usta isimlerin yanı sıra, konservatuvarda da önemli hocalardan özel dersler aldı.
Doğuştan gelen ses yeteneği, çalışkanlığı ve usta isimlerden aldığı derslerden sonra kendisini bir hayli geliştirdi.
Sahneye ilk çıktığında 18 yaşındaydı. 1970 yılında Fıstıkağacı, Üsküdar'da, bugün Oya Düğün Salonu olarak bilinen, dönemin ilk aile gazinolarından birisi olan Özlem Aile Gazinosu'nda şarkı söyledi.
İlk sahne deneyiminden sonra Fikret Torun’un Sunar Konser Bürosu olarak düzenlediği ses yarışmasına katılan Bülent Erkoç, bu yarışmada birinciliği kazanarak 1000 lira para ödülü aldı.
1971 yılında Taner Plak’tan ilk 45’liğini çıkardı. Lüzum Kalmadı ve Neye Yarar Gelişin adlı eserleri yorumladığı bu albüm onun müzik piyasasında ismini duyurmasında önemli rol oynadı.
Ailenin en dindar bireyiydi. Oruç ibadetini eksiksiz bir şekilde yerine getiren Bülent Erkoç, namazını da kılmayı ihmal etmezdi. Bir gün camiden çıkarken yanına gelen 2 kişi onu dönemin gazinocular kralı Fahrettin Aslan’ın yanına götürdü.
Fahrettin Aslan’ın yanına gittiğinde orada bulunan Müjdat Gezen, Bülent Erkoç’a “Erkoç soyadı sana yakışmıyor. Ersoy olsun” dedi. Bu diyalogdan sonra Bülent Erkoç, artık Bülent Ersoy oldu.
Profesyonel olarak sahnelere adım attığında takvimler 1974’ü gösteriyordu. Genç Bülent Ersoy, dönemin en popüler gazinosu Maksim’de sahne almaya başladı.
1970’lerin ortalarında Türkiye’de başta pop müzik ve arabesk revaçtaydı. Tarzından ödün vermeyen Bülent Ersoy, o döneme meydan okurcasına Buhurizade Mustafa Itri’nin Tut-i Mucize-i Guyem gibi eserlerin yer aldığı koyu klasiklerden oluşan bir uzun çalar çıkardı. Ünlü sanatçının bu uzunçaları satış rekorları kırarak, müzik piyasasını alt üst etti.
Sadece sesiyle değil, karakteriyle de beğeni toplayan Bülent Ersoy, sinemaya da adım attı. Ünlü sanatçı, 1976 yılında Fahrettin Aslan’ın girişimleriyle Gülşen Bubikoğlu’yla birlikte Sıralardaki Heyecan’da oynadı.
Beyazperde de boy gösteren Bülent Ersoy, kendisini bütün Türkiye’ye tanıttı. Oyunculuğu ile beğeni toplayan ünlü sanatçı, sinema çalışmalarına hız kesmeden devam etti. Yine Gülşen Bubikoğlu ile başrolü paylaştığı, Ölmeyen Şarkı’da boy gösterdi.