Felsefe ve Edebiyat Sohbetleri (VIII)

  Рет қаралды 3,682

PANDORA - FELSEFE

PANDORA - FELSEFE

5 жыл бұрын

Bu bölümde ideolojiler üstünden tarihin nasıl değiştirildiği konusu ele alınıyor. Agamben ve Foucault gibi düşünürler ışığında iktidarların tarihi nasıl değiştirip, manipüle ederek toplumun hafızası üzerinde oynadığı ideolojik oyunlar konuşuluyor. İktidarlar unutulması gerekenleri unutturmak ve onun yerine “dizayn edilmiş” tarihi koymak için milliyetçi söylemlerle kültürel miraslar yaratıp, bunlar üstünden tarihi yeniden inşa ederler. İktidarların toplum ve bireyler üstünde tahakküm kurma araçlarının birincisi tarihtir ve iktidar bunun için hafızaya ve unutulmuşluklara güvenir...
Genelde kendi bireysel geçmişimizi de düşündüğümüzde, kendi bireysel tarihimizin olduğunu sanırız. Oysa bireylerin tarihini ortaya çıkaran da toplumsal tarihtir. Eğer bir mağarada, kurtlar tarafından büyütülen bir insan değilseniz, siyasi iktidarın ya da ait olduğunuz baskın olan geleneğin ve kültür iktidarının ideolojisinin dizayn ettiği tarihin bir ürünüsünüzdür. Sizde sosyal tarihin bir parçasına aitsinizdir. Dolayısıyla kendi bireysel tarihinizi yani benliğinizi (ruhunuzu) ana rahmine tomurcuk veren sosyal tarihin bir devamı olarak görmezseniz ne toplumu ne de kendinizi doğru analiz edebilirsiniz. Sosyoloji de bu perspektiften felsefe ile bağlantılı olarak ortaya çıkmıştır ama daha sonra felsefeden koparak, sosyal makineye bağlı, ruhları olmayan mekanik bireylerin incelendiği bir anlayışa doğru evrilmiştir.
Bu konuyu beğendiyeseniz aşağıdaki videolarıda tavsiye ediyoruz:
• Şimdiye Göre Geçmişin ...
Şimdiye Göre Geçmişin Tarihini Yeniden Yazmak
• Algı, Dikkat ve Bellek
Algı, Dikkat ve Bellek
• Yakın Dönem Gelişmeler
Sosyolojide Yakın Dönem Gelişmeler
• Çağdaş Sosyolojiye Gen...
Çağdaş Sosyoloji Kuramları
• Sosyolojik Bakışla Yaş...
Sosyolojik Bakışla Yaşamı Yorumlamak
• Cumhuriyet Öncesi Yakı...
Cumhuriyet Öncesi Yakın Tarih
.
.

Пікірлер: 9
@PANDORAFELSEFE
@PANDORAFELSEFE 5 жыл бұрын
Yukarıdaki söyleşide tarihin her zaman ideolojik olduğu bilinci ile tarihe yaklaşmak gerektiği çok güzel ortaya konmuş. Modern ulusların ve devrimlerin ortaya çıkmasında ideolojik bir gözle tarihin yeniden yazılması kaçınılmaz. Aksi taktirde yeni bir ulus, yeni bir toplum inşa etmeniz mümkün olmazdı. Bu bilinçle tarihi ele almak gerekir. Örneğin Türkiye Cumhuriyetinin ilk kuruluşunda var olma savaşı verildiğinden, Osmanlıyı yatsıysan, tepkisel bir tarih anlayışının devlet eliyle ortaya konulmasını anlayışla karşılamak gerekir. Ama tarihin ideolojik olduğu bilincinde olmazsanız ve size sunulan tarihi tek gerçek kabul edip, bundan sonraki kültürel ve sosyal stratejileri sadece bu yaratılmış gerçeklik üzerine kurarsanız, sonraki nesillerin problem yaşaması kaçınılmaz olacaktır. Eskinin üzerine inşa edilen modernite köklerine yabancılaşır ve sosyal sınıflar arasında kültürel uçurumlar oluşur. Devrime tepki olarak bu seferde gelenekçiler arasında karşı devrim ruhu filizlenir. Köklerinden koparılıp, moderniteye yabancılaştıklarını iddia eden geleneklerine bağlı kitleler modernlerden nefret etmeye başlarlar. Onları özenti ve tahakküm kuran zorbalar olarak görmeye başlar. Modernleşen, aydınlanma yolunda revizyon geçiren, devrim yapan dünyadaki tüm toplumlarda bu böyle olmuştur. Otantisite her zaman moderniteye tepkili olmuş ve onu yıkarak, yaşanan yabancılaşmayı gidermenin yolu olarak, tekrar kaybolan değerlere (geleneklere) geri dönmeyi siyasi bir ideoloji ve söylem haline getirmiştir. Aslında bu sadece yaşanan yabancılaşmaya ve kendini modernleşen kesime karşı ezik hissetmeye bir tepki iken kurnaz politikacılar bunu bir fırsat olarak görüp, değerlendirmenin bir yolunu bulurlar. Ve bu sefer de ortaya yürürlükteki resmi tarih anlayışına alternatif, yine gerçekleri yansıtmayan ikinci bir dizayn edilmiş tarih anlayışı çıkar. Gelenekselcileri temsil eden ideolojik çevreler bu seferde ulusu devrime götüren eski yapıdaki olumsuzlukları gizleyen, tam tersine onu yücelten ve gerçekçi olmayan yeni bir tarih oluştururlar. Aslında, temelde ekonomik ve kültürel sınıf çatışması olan bu çatışmada dinin araçsallaşması da kaçınılmazdır. Kutsala laf söylemek küfür sayılacağından, kutsal değerlere saldırı varmış gibi gösterip, dinin ön saflarda bayrak yapılması da kaçınılmaz bir politik strateji olacaktır. Dünyanın her yerinde bu böyledir. 5000 yıllık yazılı tarih boyunca hep böyle ola gelmiştir. Bu nedenle toplumun tamamını kucaklayan, sınıflar arasında uçurum oluşturmayacak ve moderniteyi tüm sınıfların adil olarak paylaşacağı, ekonomik ve kültürel politikalar üretmek gerekir. Ne yazık ki Türkiye’de eski klasik sol çevreler ve aydınlar ilk başta kültürel sınıf çatışmasını işçi sınıfı ve burjuva çatışması gibi algıladılar. Oysa Türkiye’de hiçbir zaman Avrupa’da Marksizm’in ortaya çıktığındaki gibi bir sanayi devri yaşanmadı. Avrupa’daki siyasi şablon aslında Türkiye’ye tam uymuyordu. Türkiye’deki ana problem otantisite ve modernite çatışmasıydı. Yani köyden kente göç ve gerektiği gibi şehirleşememe problemi. Şehre gelenler, sağlıklı ve kontrollü biçimde kültürel ve ekonomik açıdan şehirleşme sürecini geçiremediler. Şehirler zaman içinde kültürel açıdan aslında büyük kasabalara dönüştüler. Şehirlere hakim olan aslında kasabalılık zihniyeti idi. Bu yüzden Türkiye’de burjuva kültürü de özentiden ibaret, çarpık bir yapıda gelişti. Devrimleri savunan Kemalist ideolojiler ve siyasi partiler de yeni politikalar üretmede başarısız oldular. Ana problemi anlayamadılar, ana problemi dinmiş gibi gördüler. Katı bir devletçilik anlayışın arkasına sığınıp, tembellik yaptılar denilebilir. Oysa dünyadaki gelişmiş ülkeleri biraz inceleselerdi, ekonomik refah arttıkça, herkesi kucaklayan sosyo-kültürel politikalar ortaya kondukça dinin toplum içinde etkisi azalmakta, en azından politikacıların elinde etkin biçimde araçsallaşma şansı kaybolmakta. Planlı şehirleşme ve eğitimin de zaman içinde sürekli iyileşmesi ana etken. Bizde ise tam tersi oldu. Şehirler çarpık gelişti, devasa kasabalara dönüştü. Köy Enstitüleri en gerekli olduğu çağda komünizm tehlikesi var diye Amerikan ideolojisine uygun olarak kapatılmıştır. Halkla diyalog kurma ve ortak amaçları anlatabilme becerisi bir türlü ortaya çıkamadı. Tepeden inme devlet otoritesi bir türlü terk edilemedi. Bu yüzden, hangi görüşte olursak olalım, tarihin her zaman ideolojik olduğunu unutmamak lazım. Yani örneğin Kemalizm Osmanlıyı ret etmesi ideolojik bir zorunluktu. Ayı biçimde tepkisel olarak Osmanlıya geri dönme isteği de ideolojik bir zorunluluk. Gerçekte, pratikte, sokağa çıktığınızda ne Osmanlıyı ret eden ne de Osmanlıya geri dönmek isteyen bir toplum var ortada. Kimse sorsanız ne Türklüğünü ve Osmanlı köklerini inkar eder ne de gerçekte Osmanlı zamanına geri dönmek ister. Toplumun çoğunluğu aslında refahının artması, daha modern ve insanca bir yaşam özlemi içinde. Herkes daha az çalışıp, daha az yıpranıp, rahat bir yaşam yaşamak peşinde. Gençler eğlence, arkadaşlık ve umutlu gelecek peşinde. Hangi kesimden olursa olsun, Türkiye’nin %90’nın paylaştığı asıl samimi ortak değerler bunlar. Gerisi ideolojik oyunlardan ibaret. Tarihin ideolojik olduğunu unutmamamızın yanı sıra ideolojilerin özellikle çatışma çıkarmak için hatırlatmaya çalıştığı düşmanlıkları da tam tersine unutmaya çalışmak en doğrusu olacaktır. İdeolojilerin oyununa gelmemek için unutmamak gerekenleri ve unutulması gerekenleri belirlemekteki kriter toplumun ortak barışı ve refahı olmalı. İdeolojik oyunlar aynı şans oyunları gibi yani kumar gibi bağımlık yapan düşünce virüslerdir. İdeolojiler hazır, fastfood düşünce kalıpları olduğu için derinlemesine tekrar düşünüp, yeniden düşünce üretmeye gerek kalmadan, kolay yoldan size bir dünya tasarımı, yol haritası sunarlar. Üstünde düşünmeden, emek sarf etmeden, kolay yoldan umut vaat ederler. Aynı şans oyunları gibi. İdeoloji üretmek siyasetçilerin işidir. Bu onların mesleğidir. Bundan para kazanırlar. Bu gerçeği hiç bir zaman unutmamak lazım. Siyaset günümüzde bir meslektir. Doğal olarak ta üretilen ideolojiler bir tür pazarlama araçlarıdır. Toplumun faydasına olanı sunuyor gibi gözükürken aslında siyasetçinin geleceğini garantilemesi için üretilirler. İdeolojiler aynı televizyondaki reklamlar gibidir. Sanki reklamı yapan markanın bu işten para kazanması çok önemli değilmiş gibi reklamda hiç konusu geçmez, asıl önemli olanın sadece üretilen ürünün sizin hayatınıza kazandıracaklarıymış gibi sunulur. Siyasetçilerde birer markadır ve kendi varlıkları için üretim yaparlar. Markalar nasıl hayatta kalıyorsa aynı doğal refleksler geçerlidir. Pazarlama ve reklam en birinci araçtır. Bu yüzden günümüzde artık siyasette gerçekliğin medya yolu ile yeniden yaratılması demek olan, “post-truth” diye bir kavram var. Artık siyasi yapılar bir reklam ajansı ve medya kuruluşu gibi yönetilmektedir. Gerçeklik her gün, günün koşullarına göre tekrar, tekar üretilmektedir. İdeolojinin tuzaklarına düşmemek için sosyolojiyi ve sosyal olguları felsefeden kopuk ele almamakta büyük fayda var. Sosyoloji felsefeden kopuk ele alınırsa toplumu ve onu oluşturan bireyleri anlamada eksik kalınabilir. Bunun için Foucault ve Agamben gibi sosyolojiyi felsefe ile birlikte ele alan düşünürlerin kitaplarını okumakta büyük fayda var. .
@lenaolgen464
@lenaolgen464 5 жыл бұрын
Merhaba ! Öncelikle teşekkürler paylaşımlarınız için. Şöyle bir sorun mevcut, 30:37 ' de pelin hanım konuşurken bir kesilme söz konusu teknik bir hata mıdır?
@PANDORAFELSEFE
@PANDORAFELSEFE 5 жыл бұрын
Evet tamamen teknik bir kesilme, sansürleme değil. Kast ettiğiniz manada sansürleme bir iki yerde var ama burada yok:)
@user-tp6th2bp4v
@user-tp6th2bp4v 5 жыл бұрын
Bana iletişim bilgilerinizi nerede bulabileceğimi söylerseniz sevinirim.Tekrar söylüyorum yayın hayatınıza ISRARLA DEVAM EDİNİZ.Güzel günler sizlerin olsun.
@PANDORAFELSEFE
@PANDORAFELSEFE 5 жыл бұрын
İyi dilekleriniz için teşekkürler. Bizimle medyanet22@yahoo.com adresinden irtibata geçebilirsiniz.
@cebud4770
@cebud4770 5 жыл бұрын
her gün video gelior ilginç
@Fromworld_00
@Fromworld_00 5 жыл бұрын
Giriş müziği lütfen?
@PANDORAFELSEFE
@PANDORAFELSEFE 5 жыл бұрын
Anlamadım???
@PANDORAFELSEFE
@PANDORAFELSEFE 5 жыл бұрын
Umut Can + KZfaq stock müzik arşiv listesindeki ismi: "Prelude No 14"
Bilinç ve Benlik-I: Bilinç Nasıl Ortaya Çıkıyor?
1:03:03
PANDORA - FELSEFE
Рет қаралды 29 М.
Deep Learning: A Crash Course (2018) | SIGGRAPH Courses
3:33:03
ACMSIGGRAPH
Рет қаралды 2,7 МЛН
Dynamic #gadgets for math genius! #maths
00:29
FLIP FLOP Hacks
Рет қаралды 19 МЛН
Did you find it?! 🤔✨✍️ #funnyart
00:11
Artistomg
Рет қаралды 125 МЛН
MOM TURNED THE NOODLES PINK😱
00:31
JULI_PROETO
Рет қаралды 20 МЛН
🔴  Build the Uber clone in React Native (Tutorial for Beginners)
3:43:51
Felsefe ve Edebiyat Sohbetleri (IX)
37:09
PANDORA - FELSEFE
Рет қаралды 7 М.
Düzce Anadolu İmam Hatip Lisesi -İstanbul'un Fethinin 571.Yılı Kutlama Programı
40:08
Düzce Anadolu İmam Hatip Lisesi
Рет қаралды 13
Aristoteles'in Aykırı Görüşü (Erdem nedir, nasıl erdemli olunur?)
56:08
Natüralizm ve varoluşçuluk arasında insan
4:56
Edebiyat okulu
Рет қаралды 317
Dil Felsefesine Giriş (Frege, Russell, Wittgenstein)
54:09
PANDORA - FELSEFE
Рет қаралды 41 М.
Spinoza ve Foucault'da İktidar Eleştirisi
1:49:33
PANDORA - FELSEFE
Рет қаралды 65 М.
Felsefe ve Edebiyat Sohbetleri (X)
43:30
PANDORA - FELSEFE
Рет қаралды 11 М.
Kant'ın Işığında Felsefe ve Erdemli Yaşam
1:05:02
PANDORA - FELSEFE
Рет қаралды 40 М.
Dynamic #gadgets for math genius! #maths
00:29
FLIP FLOP Hacks
Рет қаралды 19 МЛН