Рет қаралды 26,219
Şükrü Erbaş
Gözlerinle dilin arasına gerili uçurumu seviyorum
Kekeme özgürlüğünü seviyorum
Susuşundaki hıncı seviyorum
Kalbinde ürperen kışı seviyorum
Ellerindeki bilge zamanı...
Denizi yağmurdan korumaya çalışan
Çocukluğunu seviyorum
Alnın masamızda dört mevsime ufuk
Dudaklarında titreyen zamanı seviyorum
Yürüyorsun ya kalabalık
Dönüp bir daha bakıyor kendine
Boyunda çiçeklenen yedi rengi seviyorum
Her damlası ayrı bir hayat, ne bilsin yüzüne düşmeyen
Gözlerindeki yaşı seviyorum
Beni uzaklaştırmaya çalışırken aklından geçenleri seviyorum
Kalbinden gövdene yürüyen utangaç karıncayı seviyorum
Ses nasıl menevişleniyor ağzında
Ağzından gelecek her sevinci, her azabı seviyorum
Gece ışıklarından topladığın o evler esrarını seviyorum
Susmanın da bir dili var elbet
Teri yastığına sızan rüyanı seviyorum
Uyandığın sabahlardan başka bağım yok dünyayla
Odalara ömür veren gövdeni seviyorum
Yürümediğin sokaklar göz göz
Bekleyişteki o mucizeyi seviyorum
Serçe parmağındaki lekedir yerim, kalabalığın uyumuna inat
Hayalin gerçeğe değdiği yeri seviyorum
Ölümdür en büyük zaman, bilmez takvim gezenler
Bir iç çekişte yanan hayatı seviyorum
Bizden büyük tanrısı yok yalnızlığın
Getirdiğin hevesi, götürdüğün imkânı seviyorum
Evlerdesin, dışarılar hüzün, eşyalar ayakta
Senden ayrılanı seviyorum, sana kavuşanı seviyorum
Uzun cümlelerle konuşuyor kalabalık
Bir sözcüğe sığdırdığın dünyayı seviyorum
O gölgeyim taş dibinde, bir çürüme bilinci
Hükmüm yok bahçende biliyorum
Üstüme elediğin şefkati seviyorum
Dişlerimin arasında bir ishak kuşu
Eğiyorum ya başımı...
Çaresizliğime tuttuğun aynayı seviyorum
Bir gün bir kötü haber birimizden
Kalanın diline gelecek ilk sözü, arayacağı ilk insanıİlk gece yapacağı her şeyi seviyorum